TGRT BELGESEL


TGRT HABER

hastane_randevu.jpeg

GEMİÇ KÖYÜ SAYFASI

22 Eylül 2015 Salı

MERHABA DOSTLARIM


               SAKIN BENİ MASAL KAHRAMANI KÖROĞLU İLE KARIŞTIRMAYIN. 

BİRÇOK BLOGCU GİBİ SIRADAN BİR İNSANIM. HAYATA HEP OLUMLU YÖNÜYLE BAKTIM. OLUMSUZLUKLARI GÖRMEZDEN GELDİM. 
ÖLÜM VAR ELBET. 
FAKAT BENİ İLGİLENDİREN, DOĞUMLARDIR. AĞLAMAK DEĞİL, HEP GÜLMEK, GÜLDÜRMEK PRENSİBİMDİR.
                   ŞİMDİLİK BU KISA GİRİŞ YAZIMLA SİZE MERHABA DEMEK İSTEDİM. 

OLUMLU DÜŞÜNCE İÇİNDE OLAN ARKADAŞLAR EDİNMEK İSTERİM. 
ONLARIN YAZILARINA VE OLUMSUZ YAZANLARA DA OLUMLU YORUMLAR YAZMAK İÇİN DÖRT GÖZLE VE SABIRSIZ BURADA BEKLİYORUM.
                    BU BLOG SAYFASI HER DÜŞÜNCEYE AÇIKTIR. 

SADECE HAKARET İÇEREN YORUMLAR 
NE YAZIKKİ YAYINLANAMAYACAKTIR.
                  BAŞKA SÖZE NE GEREK VAR.
                 BENİ KABUL EDERSENİZ, BU SAYFALARDA HEP YAZACAĞIM. KABUL ETMEZSENİZ. YİNE DE YAZACAĞIM. FAKAT GÜCÜM OLMAYACAK.
               SİZİN YORUMLARINIZLA BU SAYFALAR ÇOĞALACAKTIR.

             TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE, ŞEN VE ESEN KALIN.



SITEDEKI YAZILARIN 5846 FIKIR VE SANAT KANUNU UYARINCA KAYNAK BELIRTILMEDEN KULLANIMI YASAKTIR....

21 Eylül 2015 Pazartesi

EYLÜL AYINDA ÜSKÜDARA GİTTİM

 http://birmilyondost.blogspot.com.tr/2015/09/13-eylul-pazar-gunu-uskudara-gittim.html

13 EYLÜL PAZAR GÜNÜ ÜSKÜDARA GİTTİM.
AŞAĞIDAKİ İSMİ YAZILI SOKAKTA
ŞERİFBEY  ÇEŞMESİ DE VAR..




AŞAĞIDAKİ RESİMDEKİ ÇEŞME ŞERİFBEY ÇEŞMESİ DİYE ANILMAKTADIR.
ÜSKÜDAR İLÇESİNİN TARİHİ ÇEŞMELERİNDENDİR.









http://www.supergezginler.com/wordpress/uskudar-gezilecek-yerler/

Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun demiş atalarımız. Gördüklerini anlat diye de sözü tamamlamışlar. Üsküdar doğancılar Yokuşunu bilmeyeniz olabilir. Üsküdar Halk Caddesine Üsküdarlılar Doğancılar yokuşu derler. Bu yokuşun başında, Ahmediye meydanı yukarı doğru çıktığımızda da Doğancılar Parkı vardır. Tam Doğancılar Parkının karşısına rast gelen yere, Salacak Kokareçcisi açılmış. Salacak Mahallesi bu semtten başlar Tunusbağı ve Çiçekçi semtlerini de kapsayarak geniş bir alandadır. Bu kokareçcide bir atıştırma yaptım. Kömür ateşinde pişen kokaeçler çok nefisti. Aşağıda adresini size yazmak istedim.

VATAN TOPRAĞINA KIYMET VERELİM

BEREKETLİ TOPRAKLAR YOK OLACAK..

AŞAĞIDAKİ HABER BUGÜN İNTERNET SİTELERİNDE YAYINLANDI. YARIN DA GAZETELERDE ÇIKAR. ÇOK YAZIK OLACAK. BU TOPRAKLAR ZATEN ZENGİN. TURİZM VE TARIM BAKIMINDAN BU YÖRE İNSANLARI PARA KAZANIYOR. İŞSİZLİK YOK. BU BEREKETLİ TOPRAKLARA FABRİKALAR YAPILIRSA, TARIM ARAZİLERİ YOK OLACAK. ÇEVRE KİRLİLİĞİ NEDENİYLE YERLİ VE YABANCI TURİSTLER BURALARA HİÇ GELMEYECEK. İŞLERİ TIKIRINDA OLANLAR İLERİ YILLARDA ZAHMET ÇEKECEKLER. BU TESİSLERİ İŞSİZLİKLE KIVRANAN VE ÇORAK TOPRAKLARI OLAN BÖLGELERİMİZE YAPIN NE OLUR.
BURSA-İZMİT-İSTANBUL YOK OLDU. BURALAR BARİ YOK OLMASIN. YORUMLARINIZLA DESTEK OLMANIZI BEKLERİM. HOŞCAKALIN

Köylüler zengin oldu
Enerji yatırımlarının Güney Marmara bölgesine yönelmesi köylülerin arazilerinin değerini arttırdı. Köylüler, arazilerini değerinin üzerinde rakamlara özel şirketlere satarken, sadece birkaç köyün olduğu bölgeye 80 milyon TL'den fazla para girdiği belirtiliyor.

Yeni enerji yatırımlarının yöneldiği Güney Marmara'da EnerjiSA doğalgaz çevrim santrali kuruyor. EnerjiSA'nın yanısıra Çolakoğlu, AK Enerji gibi şirketlerle isimleri belirlenmeyen bazı Türk ve yabancı bölgeye enerji santralleri ve rüzgar gülü santralleri kuruyor. Bandırma'ya bağlı Edincik beldesi ile Buğdaylı, Misakça, Şirinçavuş, Hıdırköy, Bezirci ve Paşaçiftliği köyleri yakınlarında 4 bin dönümden fazla arazinin yüksek bedelle satıldığı belirtiliyor.

Arazilerin satışından özellikle Buğdaylı köyüne 80 milyon TL'den fazla para girdiği belirtilirken, köydeki inşaat çalışmaları ve son model lüks araçlarda dikkat çekiyor. Buğdaylı'da kahvehanelerde oturan köylüler, satışların ardından herkeste büyük bir rahatlama olduğunu ifade ederek, çok sayıda kişinin yeni otomobil ve ev satın aldığını belirttiler. Köye gelen parayla köyün tek camisi de klimalarla döşenirken, caminin dış duvarının da dekoratif süslemelerle yenilendiği de görünüyor.

Bölgesinde çok sayıda arazinin satıldığı ve enerji yatırımlarının yoğunlaştığı Bandırma'ya bağlı Edincik beldesinin Belediye Başkanı Mehmet Yağcı, arazi satışlarının köylüye piyango çıkmış gibi yansıdığını ifade ederek, "Özellikle Şirinçavuş. Buğdaylı, Paşaçiftlik gibi köylerde satılan arazilerin bir kısmı tarım arazisi, bir kısmıda çorak araziydi. Vatandaşlar oraları satınca yeniden doğmuş gibi oldular. 80 milyon TL'den fazla para girdi. Özellikle Buğdaylı'dan çok satıldı. Dönümü 2-3 bin TL'ye giden yerler 25-20 bin TL'ye satıldı. Onlarda mutlu oldu, işyerleri de mutlu oldu. Yerini bilmeyen arazisini bilmeyen kişiler zengin oldular. Piyango çıkmış gibi oldu herkese" dedi.

Arazilerini satan Buğdaylı köyü sakinlerinden Orhan Kökçüler, Türkiye'de krizin hissedilmediği tek yerin Buğdaylı Köyü olduğunu öne sürerek, "Satışlardan 80 trilyona yakın para dağıtıldı. Türkiye'de kriz olduğuı bir dönemde, krizin hissedilmediği tek yer Buğdaylı oldu. Arabalar yenilendi, evler yapıldı ama para üretime gitmedi. Bu ileride köylüye negatif yönde yansıyacaktır. Köylü geçici bir refah yaşıyor. 4 bin dönüm yer gitti, 12 bin dönüm alanın 3'de biri gitti. Gelecekte gençler ne iş yapacak bilinmiyor" dedi.

Arazilerini yüksek bedelden satan Fikri Ülker'de köyün başlangıçta arazilerinin satılıp satılmaması konusunda ikiye bölündüğünü ifade ederek, "Önceden dönümü 2 bin TL olan araziler 10 bin TL'ye satıldı. Köylü başlangıçta satıp satılmaması konusunda ikiye bölünmüştü.
Ancak verilen parayı duyunca hiç satmayacağız diyen köylüler bile herkesten önce koşarak arazilerini sattılar. Köyde herkes rahatladı. Hiç araba alamayacak durumda olanlar bile yeni araba aldı, evler yaptırdı" şeklinde konuştu.
Bölgeye kömürle çalışan bir termik santral yapılması halinde ise doğa harikası olan arazilerin yok olacağına dikkat çeken Gürol Tok ise, "Araziler büyük paralardan satıldı, köye para geldi.
Herkeste geçici bir rahatlama oldu ancak buralara kömürle çalışan bir termik santral yapılması gündemde.
Bu yapılırsa, Türkiye'de tarımın en güzel yapıldığı bu bölgeler yok olur, buralarda tarım ve doğa harikası  yok olur.
Buna dikkat edilmesi gerekiyor" dedi.

ÖNCE DÜŞMANI TANIYALIM.

AKLIMA GELDİĞİ GİBİ YAZDIM

 MUSTAFA KEMAL PAŞA
BANDIRMA VAPURU İLE ÖNCE SAMSUNA ÇIKTI. ORADA KENDİSİNİ KAZIM KARABEKİR PAŞA KARŞILADI. KARABEKİR PAŞA VATANPERVER TÜRK EVLADIYDI. MUSTAFA KEMAL PAŞAYA EMRİNDE OLDUĞUNU BİLDİRDİ. 19 MAYIS 1919 DA BAŞLAYAN HAREKAT, 9 EYLÜL 1922 DE SONA ERDİ. SADECE ÜÇ YILDA HEDEFE ULAŞILDI. ŞEYH SAİT İSYANI İLE BAŞLAYAN VE O TARİHLERDE BASTIRILAN TERÖR BELASI, 1984 YILINDA TEKRAR HORTLADI. HALİ HAZIRDA DEVAM EDİYOR. NİYE SON VERİLEMİYOR. BİZ BU KADAR GÜÇSÜZMÜYÜZ. HAYIR. 1919 DAN ÇOK ÇOK GÜÇLÜYÜZ. ASKERİMİZ DÜNYANIN SAYILI ORDULARINDAN. BU TERÖRİST İSYANLAR,NİYE SONUÇLANMIYOR.
 BURADA BİR ANALİZ YAPALIM.
BU TOPRAKLAR TÜRK MİLLETİNİNDİR. TÜRKÇE KONUŞURUZ.
BAYRAĞIMIZ AY YILDIZLI TÜRK BAYRAĞIDIR.
VATANIMIZIN İSMİ İSE:  T Ü R K İ Y E

ÖNCE DÜŞMANI TANIYALIM.

BİR KERE ŞU KESİNLİKLE UNUTULMAMALIDIR. O YILLARDA BU TOPRAKLARDA YAŞAYANLAR DÜŞMANI TANIMIŞLARDI. 
DÜŞMANIMIZ ARKASINDA GALİP DEVLETLERİN OLDUĞU YUNANİSTANDI. (YANİ YUNAN ORDUSUNUN ARKASINDA İNGİLTERE, FRANSA, AMERİKA VARDI. REJİM DEĞİŞİKLİĞİNE GİTTİĞİ İÇİN RUSYA O GÜNLERDE TARAFSIZ KALDI. SONRASINDA DA BİZE SİLAH YARDIMI YAPTI.)
 BİR DE BU DÜŞMAN KUVVETE YARDIM EDEN YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİYDİ. (RUMLAR ERMENİLER VE DİĞER GAYRİ MÜSLİMLER VE KANDIRILMIŞLAR DÜŞMANA YARDIM ETTİLER.)

TÜRKİYE TOPRAKLARINDA YAŞAYAN, TÜRKÇE OKUYUP YAZAN, SİZLER GİBİ BİR VATANDAŞIM. 
GÜZEL YURDUMUZUN SAVUNMASI İÇİN ZAMANI GELDİĞİNDE ASKERLİK HİZMETİMİ DE YAPTIM. 
BU YAŞIMA GELDİM. 
GEREKİRSE YİNE ASKERE GİDEBİLİRİM. BU CAN VATAN SAVUNMASI İÇİN FEDA OLSUN. ZATEN HAYATINI HİÇE SAYAN GENÇLER OLMASA BURALARDA RAHATÇA UYUYAMAYIZ. SEVGİLİ OKUYUCULAR, BURADA BİR TESBİT YAPMAK ZORUNDAYIZ. KURTULUŞ SAVAŞI NASIL KAZANILDI. BİRLİK VE BERABERLİKLE KAZANILDI.

ŞİMDİKİ TEHLİKENİN BOYUTU TA O YILLARDAN BAŞLIYOR. GALİP DEVLETLER DOĞUDA ÜZERİMİZE ERMENİLERİ SALDILAR. ONLARIN İŞBİRLİKÇİLERİ DE O YÖREDE YAŞAYAN GAYRİ MÜSLÜMLERDİ. KAZIM KARBEKİR PAŞANIN EMRİNDEKİ SİLAHLI KUVVETLER, ERMENİLERİ MAĞLUP ETTİ. ONLARI SINIR ÖTESİNE SÜRDÜ. DOĞU CEPHESİ KOMUTANIMIZ, KENDİNE BAĞLI KUVVETLERİYLE HEP O TOPRAKLARDA BEKLEDİ. BATI CEPHESİNDE İSE YİNE OSMANLI PAŞALARI VARDI. BATININ VE DOĞUNUN EMİR TEPESİNDE İSE, PADİŞAH VAHDETTİN’İN EN GÜVENDİĞİ PAŞA VARDI. BÜTÜN ASKERİ KUVVETLER, HALKIN İÇİNDE OLUŞTURULMUŞ GÜÇLER TARAFINDAN DA DESTEKLENİYORDU. BU MEMLEKET KOLAY KURTARILMADI. BAŞKENTTE CAN GÜVENLİĞİ YOKTU. PADİŞAH SANKİ EMİR KULUYDU. MUSTAFA KEMAL PAŞAYI SARAYINA ÇAĞARDI. GÜYA KARADENİZDE BÖLGESİNDE OLUŞMUŞ ÇETELERİ SUSTURACAK, ORADA YAŞAYAN ERMENİ VE RUM VATANDAŞLARIMIZIN HAYAT HAKKINI SAĞLAYACAKTI. GÖRÜNÜRDE VAZİFESİ BUYDU. FAKAT ESAS GÖREVİ ANADOLU TOPRAĞINDAKİ KAHRAMAN HALKIMIZI ÖRGÜTLEYİP, ÖZGÜRLÜK ATEŞİNİ YAKMAKTI. ZATEN HER BOLGEDE MİLLİ KUVVETLERİMİZ VARDI. BU KUVVACILARI BİR DİSİPLİN ALTINA ALMAK GEREKİYORDU.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİNDE KAZANILAN KURTULUŞ SAVAŞI, BATI BÖLGELERİMİZDE OLDU. ANKARA’DAN HATTA ESKİŞEHİRDEN SONRA HERŞEY GÜLLÜK GÜLÜSTANLIKTI. KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE ŞANLI URFA’DA YAPILAN İSTİKLAL MÜCADELESİ ELBETTE UNUTULUR DEĞİL. O YÖRENİN İNSANININ DÜŞMANA RAHAT VERMEMESİ VE FRANSIZLARIN İSE SURİYE TOPRAKLARIYLA YETİNMEYE RAZI OLMASI DÜŞÜNCESİ SONUNDA, YAPILAN ANKARA ANLAŞMASI İLE TOPRAKLARIMIZ, KURTULUVERDİ. BU HÜRRİYETE KAVUŞMANIN ARKASINDA, YILDIRIM ORDULARI KUMANDANI MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ VARDI. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA BÜTÜN CEPHELERDE GALİP GELMEMİZE RAĞMEN, MÜTTEFİKLRİMİZ YENİLDİĞİ İÇİN, BİZ DE SİLAH BIRAKMAK VE TESLİM OLMAK ZORUNDA KALDIK. YILDIRIM ORDULARININ ASKERLERİ, BÜTÜN CEPHANESİNİ GÜNEYDOĞUDA ŞEHİR MEYDANLARINA, BIRAKTI. HALK BU SİLAHLARI KAPIŞIP EVLERİNE SAKLADILAR. BU ÖNGÖRÜ, MUSTAFA KEMAL PAŞADAN GELDİ. ZATEN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU O YÖRENİN İNSANI OLAN ASKERİMİZ, ELLERİNDE CEPHANELERİYLE, EVLERİNE DÖNÜVERDİLER. GÜNEY VE GÜNEYDOĞU CEPHELERİMİZ, HALK TARAFINDAN KURTARILDI. ELBETTE BU HALKIN ÖNDERLERİ VARDI. BU LİDERLER ZATEN MUSTAFA KEMAL PAŞANIN EMRİNDE SAVAŞMIŞ ASKERLERİMİZDİ. FAKAT O TARİHLERDE SİVİLDİLER. TABİİ TOPRAKLARINI KURTARDIKTAN SONRA, BATIYA YANİ ATATÜRK’ÜN EMRİNDE SAVAŞMAĞA GELDİLER. O ŞEHİT VE GAZİLERİMİZDEN ALLAHU TEALA, RAZI OLSUN. ONLARINDA KURTULUŞ ORDUSUNDA YER ALMASIYLA BAĞIMSIZLIĞIMIZA ÇOK ÇABUK KAVUŞTUK. ŞİMDİ İSE TAM TERSİ BİR GERÇEK VER. BATI BÖLGELERİMİZDE, BİR HAREKETLİLİK YOK. SADECE IRAK, İRAN VE SURİYE SINIRINDA BİR DE ÖNCEDEN DERSİM DENİLEN TUNCELİ BÖLGESİNDE İSYANLAR VAR. SANKİ BİR SAVAŞ YAŞIYOR, ORALARDAKİ VATANDAŞLARIMIZ. İSTİKLAL SAVAŞINDA, O BÖLGELERDEN GELEN SİLAHLI GENÇLER, BATIDAKİ DÜZENLİ ORDUYLA BİRLEŞEREK, DÜŞMANIN İZMİR'DEN DENİZE DÖKÜLMESİNE YARDIM ETTİLER. FAKAT BATIDAKİ EN KÜÇÜK ÇOCUKTAN, EN YAŞLI İHTİYARA KADAR, TÜM VATANDAŞLARIMIZ. BU İSTİKLAL ORDUSUNA YARDIMCI OLDULAR.

DÜŞMANIMIZ FAKİR BİR ÜLKENİN ASKERİYDİ. SAVAŞ İÇİN CEPHANESİNİ GALİP DEVLETLERDEN ALIYORDU. FAKAT YİYECEĞİNİ BİZZAT KÖYLERİMİZE KADAR GELEREK VE ADETA BİR SOYKIRIM YAPARAK TEMİN EDİYORDU. ELİ SİLAH TUTAN, KADIN VE ERKEKLER CEPHEDEYDİ. İŞGAL TOPRAKLARINDA İHTİYARLAR VE ÇOCUKLAR VARDI. O YERLEŞİM MERKEZLERİNE GELEN DÜŞMAN ASKERİ TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ BIRAKMIYORDU. SADECE O KÖYDE YA DA KASABADA ONLARA YARDIM EDENLERE HAYAT HAKKI VARDI. MÜSLÜMAN OLMAYANLARDAN DESTEK GÖRÜYORLARDI. ZATEN KURTULUŞ SAVAŞINDAN SONRA YAPILAN MÜBADELEDE, BU HAİNLER GÖNDERİLDİ. ONLARIN TOPRAKLARINA İSE BALKANLARDAN GELEN SOYDAŞLARIMIZ YERLEŞTİRİLDİ. ÖZETLE SÖYLÜYORUM, KURTULUŞ SAVAŞI, VATANDAŞLARIN TOPYEKUN HAREKATIYLA KAZANILDI. BİRLİK VE BERABERLİKLE KAZANILDI. ELBETTE GAZİ MARAŞAL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARININ EMİR VE KOMUTASININ ÇOK ÖNEMLİ BİR AĞIRLIĞINI UNUTMAYALIM.

GÜNEYDOĞUDAKİ DÜŞMANIMIZ KİM? PKK. ONU DESTEKLEYEN YİNE AYNI DEVLETLER. 1919 DA YAPAMADIKLARINI ŞİMDİ YAPMAK İSTİYORLAR. DÜŞMANIMIZ PKK NIN BÜNYESİNDE SAVAŞANLAR KİM?
 BÜYÜK ÇOĞUNLUKLA ANADOLU TOPRAĞININ SAF VE TEMİZ İNSANLARI.
O KADAR KANDIRILDIKİLER Kİ, KENDİLERİNİ BAMBAŞKA BİR MİLLET OLARAK GÖRÜYORLAR.
 ABD’NİN IRAK’I İŞGALİNDEN SONRA, O ÜLKENİN KUZEYİNDEKİ BÖLGE ARTIK KÜRDİSTAN OLARAK ANILIYOR.
BİZİM YÜZÜMÜZE GÜLÜP ARKAMIZDAN KUYUMUZU KAZAN DEVLETLER, ONLARIN ZİHİNLERİNE İRAN-IRAK-SURİYE VE TÜRKİYE TOPRAKLARINDA KURULACAK, BÜYÜK KÜRDİSTAN DEVLETİ FİKRİNİ YERLEŞTİRDİ.

GÜNEYDOĞU BÖLGEMİZİN DÜŞMANINI BELİRLEDİK.
BU DÜŞMANDAN KURTULMANIN YOLU, ASKERİ BİR MÜCADELEDİR.
BU ALDANMIŞLARA, ANCAK ANLADIKLARI DİLDEN CEVAP VERİLEBİLİR.
SİYASİ HAREKETLE, MEVCUT İŞBİRLİKÇİLER, SAFDIŞI EDİLMELİDİR.
BİR AN ÖNCE PKK’NIN DAĞ KADROSUNU BESLEYEN İNSAN DAMARI KURUTULMALIDIR.
ORANIN HALKI, DEVLETE SAHİP ÇIKMALIDIR. BU İŞE BULAŞAN ÖZ OĞLU OLSA, ONU DÜŞMAN BİLMELİDİR.
ONLARIN SAKLANDIĞI YERLERİ, TEK TEK DEVLETE BİLDİRMELİDİR.

SÖZÜ EDİLEN PROFESYONEL ORDU, HAYATA GEÇİRİLMELİDİR.
 ANNELERİN GÖZYAŞI DİNMELİDİR.
ÖYLE BİR SİLAHLI GÜÇ OLMALI Kİ, ÖNCE ÖLMEMEĞİ BİLMELİDİR.
SONRA ATTIĞINI ONİKİDEN VURABİLMELİDİR.
O BÖLGENİN TAŞINI, TOPRAĞINI, DAĞINI, ORMANINI VE İNSANINI DA ÇOK İYİ ÖĞRENMELİDİR.
AYNI BATI BÖLGELERİNDE OLDUĞU GİBİ, O TOPRAKLARDA YAŞAYAN HALK KURTULUŞA YARDIMCI OLMALIDIR.
BATIDA DÜŞMAN ADETA SOYKIRIM YAPTI.
BURADA DA HALKIN ÜZERİNDE BÜYÜK BİR BASKI VAR.
 SANDIĞA KORKTUĞU İÇİN GİDEMEYEN YA DA KANDIRILDIĞI İÇİN GİTMEYEN HALKIN ÜZERİNDEKİ KORKUTUCU GÜÇ ORTADAN KALDIRILMALIDIR.
ORADA YAŞAYAN VATANDAŞLARIMIZ. ÖZGÜRCE VE KORKMADAN DEMOKRATİK HAKLARINI SAVUNMALIDIR.
İNSAN HAKLARI KONUSUNDA NEREDEN GELİRSE GELSİN, ASLA TAVİZ VERMEMELERİ, ÖĞRETİLMELİDİR.
EN BİRİNCİ İNSAN HAKKIMIZ, SEÇİMLERDE SANDIĞA GİDİP, BEĞENDİĞİMİZ TERCİHİ, (EVET VEYA HAYIR) YAPABİLMEKTİR.
BU HAKKIMIZI ELİMİZDEN ALANLARIN, DOST DEĞİL, DÜŞMAN OLDUĞUNU BİLMELİYİZ.
BU BASKI İVEDİLİKLE ORTADAN KALDIRILMALIDIR.
KORUCU SİSTEMİ VAR. ÇOK İYİ DÜŞÜNÜLDÜ DE, SON ZAMANLARDA BU KORUCULARIN İÇİNDEN DE PKK YANLISI İNSANLAR ÇIKTI. BU SİSTEM BİR AN ÖNCE İSLAH EDİLMELİDİR.
ONLARI DA PROFESYONEL ASKERİN İÇİNE ALMALI, KENDİLERİNİ SIKI KONTROL EDEREK, EĞİTEREK VE DOSTÇA YAKLAŞARAK KAZANMALIDIR.
O TOPRAKLARDA YAŞAYANLARIN, BURALARDA YAŞAYANLARIN DA DOSTU OLDUĞU UNUTULMASIN.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA,
 O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR.
BURADA BİR KÖY VAR.
 ONLARA UZAKTA.
 BU KÖY ONLARIN KÖYÜDÜR.
BU VATAN HEPİMİZİN..

ŞİMDİLİK YAZACAKLARIM BU KADAR.
 DEVLETİMİZİN AÇILIMDAN NE KASTETTİĞİNİ BİLEMİYORUM.
 ŞUNU BELİRTEYİM Kİ, BU MİLLET BİR KARIŞ TOPRAĞINDAN BİLE VAZGEÇEMEZ, VAZGEÇMEZ.
BUNU DOST VE DÜŞMAN CÜMLE ALEM BİLSİN…

20 Eylül 2015 Pazar

DİŞ TABİBİ ESRA AKKERMAN

Daha önce biraz bahsetmiştim. Ramazan ayı boyunca devamlı sızlayan bir dişim vardı. Nitekim Kadıköy'e Gülsen VAROL Öğretmenin yazdığı, "ALBÜMDEKİLER" kitabını almak için gittiğimde, Diş Doktoruna da uğramıştım. Kendisini yıllardır tanıdığım bu kadim dost, kanal tedavisinin gerektiğini, hergün Gebze'den gidip gelmemin zor olacağını belirtmiş ve Gebze'de de Uzman Diş Tabiblerinin varlığındn bahsetmişti. Ben de öyle yaptım. Kızım ve Damadımın dişlerini tedavi ettirdikleri ve memnun kaldıkları, Gebze'nin merkezindeki Diş Doktoruna gittim. Adrsi şöyle tarif edebilirim.Çoban Mustafa Paşa Camiinden eski Belediye Binasına doğru giderken, Atatürk Heykelinin Tam karşısında ptt var. Onun yanında Çoşkunlar iş merkezi var. İşte bu iş merkezinin ikinci katında Üç Bayan Diş Doktorunun çalıştığı bir Klinik var. Kızım memnun kalmıştı. Bana da tavsiye etti. Ben de kendimi tanıtarak konuya girdim. Tabii randevu ile çalışıyorlardı. Yine de bana bir yirmi dakikalarını ayırdılar. Çünki durumuma bakmaları gerekiyordu.İki dişimin kanal tedavisi ve bir dişimin ise dolgusu yapılması gerekiyordu. Fakat daha önce bir çene filmi lazımdı. Söyledikleri adrese gittim. Filme baktılar. Çene kemiğimin sağlam olduğunu belirttiler. Fakat bana üç gün sonrasına gün verip, bekleriz dediler.
Dişlerimin sancısı üç gün müddetle devam etti. Randevu saati geldiğindeönce Gebze Meydanına, sonra da diş tabibinin muayehanesine gittim. Size en iyisi açık adresi yazayım.

HACI HALİL MAHALLESİ

CUMHURİYET MEYDANI

ÇOŞKUNLAR İŞ MERKEZİ

KAT:2

GEBZE

Benim Doktorumun ismi Esra AKKERMAN

Kendisinden çok memnun kaldım. Diğer iki arkadaşı da çok iyi insanlar. Gerektiğinde dışarıdan uzman bir cerrah çağarabiliyorlar. Buraya Üç Diş Tabibinin ismini tekrar yazıyorum.

Dt. Selime ÜLKER

Dt. Esra AKKERMAN

Dt. Elvan DİLAVER

Hepsi uzman ve elleri hafif. Ne zaman gitsem bay ve bayan hastaları mevcut.

Diş Tabibi Esra Hanım beni bekliyordu. İLk günü geldiğimde tansiyonumu ölçmüşlerdi. Yüksek çıkmıştı. Yardımcıları Banu Hanım tansiyonumu ölçtü. Normal çıktı. Yukarıda resmini gördüğünüz diş koltuğuna oturdum. Doktor Esra Hanım güleryüzüyle geldi. Tekrar dişlerime baktı. Tansiyonumu bir de o ölçtü. Çünki daha önce ölçtüğünde çok yüksek çıkmıştı. Muhakkak heyecanlanmıştım. Diş Doktor'undan korkmayan var mı? Ben de olağan insanlardan biriyim. Ölçüm sonunda yine tansiyon biraz yüksek göründü. Merdivenleri hızlı çıkmış olabileceğimi belirtti. Beş dakika sonra tekrar ölçtü. Evet şimdi normale dönmüştü. Meğer dişlerimin tedavisi için morfin vuruluyordu. Yani anlayacağınız, acı duymamam gerekiyordu. Bu yapılan lokal narkozun bile tehlikesi vardı. Bütün tedbirleri alıyorlardı. Gemlik'te Körfezim Yağlarının sahibi karnındaki bir sancıyla hastaneye kaldırılıyor. Orada hemen bir ağrı kesici iğne yapıyorlar. Meğer adam kalb krizi geçirmekteymiş. Çok geçmeden, acil serviste ruhunu teslim ediveriyor. Çocukları şikayetçi olmadılar. Çünki takdir Allahu Tealadandı. Kader dediler. Fakat sebeb olanlara söylediler. Meğer o sırada kalbini dinleseler, anlayacaklarmış. Yanlış teşhis sonunda adamcağız, Hakkın rahmetine kavuştu. Daha geçen ay, 4 yaşındaki bir okul talebesi diş doktorunda narkoz sonucu, komaya girdi.14 gün sonra kendine glebildi. Demekki çok dikkat etmek gerekiyor.
Yaklaşık bir aydan fazla ve üçgün aralarla, diş tabibine geldim. Her seferinde Doktor Esra Hanımı beni bekler buldum.
Kullandığı aletlerin isimlerini de sordum. Birinin adı: KÜRET, diş taşlarını temizlemede kullanılıyor. Diğerinin adı: SOND, bu alet de devamlı diş tabibinin masasında duruyor. Zaman zaman eline alıp dişlerin sağını solunu temizliyor. Ya da bir şekilde o bölgede ne var öğreniyor. Bie tanesi adından anlayacağınız gibi: AYNA, ağızı görmek için kullanılıyor. Sanki bir küçük kaşık ve içinde ayna var. Hele hele bir alet var ki, onun ismi: TÜKÜRÜK EMİCİ biz diş koltuğunda otururken devamlı çalışıyor. Ağzımızdaki tükürükleri, gerçekten emiyor. Hem hastaya, hem de doktora kolaylık.

Resimde gördüğünüz gibi, bir koltukta oturuyoruz. Aslında rahat bir koltuk. Evde olsa, insanın bütün yorgunluğunu alacak gibi. Fakat bu koltukta oturmak, insanı sabırsız yapıyor. Güzel bir tarafı ise, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Bzı günler o koltukta üç saat kaldığım oldu. sabrettim. Sabrın mükafatını aldım. Şimdi çok rahatım. İki dişim kanal tedavisi oldu. Bir dişime dolgu yapıldı. Dişler nasıl fırçalanır? Onu pratik yaparak öğrettiler. Hatta sadece diş hekimlerinde satılan bir aleti aldım. Onu kullandığımda, dişlerimin arasında gıda artıklarının zerresi kalmıyor. Artık bir karara vardım. Altı ayda bir diş hekimine gideceğim. Altmışdört yaşımdayım. Şimdiye kadar diş doktoruna gitmelerimin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bunda sebeb çevremiz olmalı. Bir korku içinde bıraktılar bizi.. İnanın korkacak birşey yok. Diş doktorunun koltuğunda geçen zaman boşuna değil. Çok faydalandım. Siz de en az yılda bir diş hekimine gidin. Bana dua edersiniz. Dua etmeseniz bile, çok faydalanacağınızı biliyorum. Çünki burada canlı bir şahidiniz var. Tam karşınızda sizlere yazı yazıyor.
Burada tekrar Diş Tabibi Esra AKKERMAN'a teşekkür ediyorum.

Bu uzun yazıyı okuduğunuz için size de teşekkür ederim.

Sağlık ve mutlulukla yaşayın inşaallah..




BÖBREK TAŞINDAN KORUNMAK İÇİN



Böbrek taşınız mı var işte çözüm
Böbrek taşından korunmak için bunları yapın
Opr. Dr. Mustafa Gürkan Yenice, yaz aylarında artan böbrek taşı sorunlarından limonata ve portakal suyu tüketilerek korunulabileceğini vurguladı.
Mustafa Gürkan Yenice, toplumun yüzde 15'inde görülen böbrek taşlarının modern diyetlere uyumlu son dönemlerde bilhassa çocuklarda artış elde ettiğini de aktardı.

Kalsiyum oksalat veya ürik asit gibi maddelerin idrarda yoğunluğunun normal değerleri aşmasının ardından böbrek taşlarının oluşmaya başladığını belirten Yenice, "Bu mineral ve tuzların yoğunlaşıp kristalleşmesi ve birbirine yapışmasıyla böbrek taşları oluşmaktadır. Taşlar idrar kanallarından aşağıya doğru hareket ederek vücuttan atılabilir. Fakat idrar kanalı boyunca herhangi bir yerde takılarak idrar akışını engelleyen taşlar genellikle korkulan, şiddetli tipik böbrek ağrısına yol açar." dedi.

Böbrek taşlarından korunmada beslenmenin önemli rol oynadığını dile getiren Yenice, yaz aylarında aşırı çay ve kahve içilmesinin; suyun az, tuzun fazla tüketilmesinin; oksalattan zengin sebzeler ile hayvansal kaynaklı proteinin fazla alınmasının riski artıracağına işaret etti.

Sebzelerin haşlanıp, suyu süzüldükten sonra pişirilmesini ve tüketilirken yanında kalsiyum kaynağının bulunmasını (yoğurt, peynir, süt gibi) öneren Gürkan Yenice, şunları kaydetti:



"Yaz aylarının vazgeçilmez içeceği limonata ve portakal suyu önerilen içecekler arasındadır. Taş oluşumunu etkileyen oksalattan zengin yağlı tohumlardan fındık, yer fıstığı, badem gibi yiyeceklerin azaltılması,Zeytinyağı tüketimine önem verilesi, kakao ve kakaolu içecekler ile kolanın az tüketilmesi önemlidir. Yaz aylarında terlemeye bağlı olarak sıvı ihtiyacının artacağı göz önüne alınarak günlük su tüketiminin minimum 2-2, 5 litre (yaklaşık 8-10 bardak su) olarak ayarlanması ve alınan tuz miktarının kısıtlanması böbrek taşlarından korunmada dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerdir."
 Opr. Dr. Mustafa Gürkan Yenice Böbrek taşınız mı var işte çözüm hastalığı ile ilgili doktoru teşhisi laboratuvar testleri belirtileri ve tedavisi hakkın da aşağıda  video sunulmuştur
Opr. Dr. Mustafa Gürkan Yenice, yaz aylarında artan böbrek taşı problemlerinden limonata ve portakal suyu tüketilerek korunulabileceğini söyledi.
Yenice, toplumun yüzde 15′inde görülmekte olan böbrek taşlarının modern diyetlere bağlı olarak son dönemlerde özellikle çocuklarda ciddi artış gösterdiğini de kaydetti.

Kalsiyum oksalat veya ürik asit gibi maddelerin idrardaki yoğunluğunun normalden daha yüksek değerlere ulaşması sonucu böbrek taşlarının oluşmaya başladığını kaydeden Yenice, “Bu mineral ve tuzların yoğunlaşıp kristalleşmesi ve birbirine yapışmasıyla böbrek taşları oluşmaktadır. Taşlar idrar kanallarından aşağıya doğru hareket ederek vücuttan atılabilir. Fakat idrar kanalı boyunca herhangi bir yerde takılarak idrar akışını engelleyen taşlar genellikle korkulan, şiddetli tipik böbrek ağrısına yol açar.” diye konuştu.
Böbrek taşlarından korunmada beslenmenin rolünün büyük önem arz ettiğini kaydeden Op. Dr. Yenice, özellikle yaz aylarında aşırı çay ve kahve tüketimi, az su tüketilmesi, tuzun fazla tüketilmesi, oksalattan zengin sebzelerin ve hayvansal kaynaklı proteinin fazla alınmasının risk artıran faktörler olduğunu belirtti.
Sebzelerin haşlanıp, suyu süzüldükten sonra pişirilmesini ve tüketilirken yanında kalsiyum kaynağının bulunmasını (yoğurt, peynir, süt gibi) öneren Gürkan Yenice,




 “Yaz aylarının vazgeçilmez içeceği limonata ve portakal suyu önerilen içecekler arasındadır. Taş oluşumunu etkileyen oksalattan zengin yağlı tohumlardan fındık, yer fıstığı, badem gibi yiyeceklerin azaltılması, kakao ve kakaolu içecekler ile kolanın az tüketilmesi önemlidir. Yaz aylarında terlemeye bağlı olarak sıvı ihtiyacının artacağı göz önüne alınarak günlük su tüketiminin en az 2-2, 5 litre (yaklaşık 8-10 bardak su) olarak ayarlanması ve alınan tuz miktarının kısıtlanması böbrek taşlarından korunmada dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerdir.” ifadelerini kullandı.
Opr. Dr. Mustafa Gürkan Yenice


20 EYLÜL 2015 PAZAR



Aşağıdaki makale okunsun diye yazıldı.
Sevgili Dostlar
Bu sayfalarda yazılanlar, kütüphanedeki en önemsiz kitabın içindekilerden daha da değersiz olabilir. Fakat kimler gidiyor, o muhteşem eserleri saklayan yerlere? İşte size düşüncelerimi anlatan, makaleler. Bu sayfalardaki en beğenmediğiniz bir anlatım bile, milyonlarca kütüphanelerdeki yazılardan, daha da kıymetlidir. Çünki sizin gözlerinizin önüne geldi. Yorumlar yazın. Yazdıklarınız, okunsun. Okuyanlar size cevap yazsın. Sonra içinde mücevher gibi kitabları koruyan, kütüphanelere de gideriz. Hakikatı araştırırız. Şüpheci olmak, insanı bilgi sahibi yapar. Bu kardeşinizi, menfi veya müspet yazılarınızla, ödüllendirin. Büyük harflerle yazıyorum. YORUMLARINIZI, BEĞENİLERİNİZİ VE ELEŞTİRİLERİNİZİ BEKLİYORUM.

 Emeki bir vatandaşım. 
1 Kasımda tekrar genel seçim var. 7 Haziran seçimlerinden hükümet çıkamadı. Bu seçimlerden de çıkmayabilir. Haziran ayında yapılan seçimleri milletçe hoş karşıladık. DEMOKRASİLERDE bu olur. dedik. 
Bir beklenti içindeyiz. Taraftarı demeyelim de oy vereceğimiz parti seçilir ümidindeyiz.
Seçilmeyince de eh ! DEMOKRASİLERDE bu da olur, diyebilmeliyiz.
1 Kasımda ne olacak?

Ne olursa olsun. Çok güzel olacak

20 EYLÜL 2015  PAZAR




İSTANBUL SEYAHATİM

ALBÜMDEKİLER
20 Eylül PAZAR

Sıradan bir eylül günü, değil. Bugün hayatımda çok şeyler oldu. Daha önceki yazılarımda yazdım mı? Bilmiyorum. Altmışdokuz yaşımdayım. Yetmişsekiz milyon insan içinde sıradan biriyim. Yani ünlü bir kişi değilim. Günü gelince, benden öncekiler gibi, çekip gideceğim; o bilinen yolculuğun ulaştığı yere.. Burada yazı yazmasam, belki bir iki kişi meraklanır da. Bulunduğum yerde olmasam beni kimse aramaz. Hatta insanlar içindeyim, hatırımı soran yok. Gelelim bugüne.. Bugün olağandışı olaylar oldu.

Bulunduğum muhitten, bir gün için ayrılmak istedim. Özlediğim şehre, bir defa daha gitmek , o güzel insanları görmek arzusu ile yandım, tutuştum. Evden ayrıldığımda saat 09.00 du. İstanbul'a geldiğimde ise, zaman makinası 11. 30 du. İstanbul'un en güzel semti Kadıköydür. Burada şairler yetişir. Hergün şehir hatları vapuru ile yolculuk yapanlar, elbette şair olurlar. Kadıköy içinde yaşayanları sanat duygularıyla besler. Erenköy, Göztepe, Feneryolu ve ille de Moda. Adaları seyreden Bostancı'yı unutmamak, lazım. Kadıköy'e her gidişimde mutlaka bir kitap alırım. Bu sefer uzun zamandır, almayı düşündüğüm, bir romanı alacaktım. İnternet ortamından kitap almayı sevmiyorum. Kitabı okumadan önce, şöyle bir incelerim. İlk sayfa çok önemlidir. O sayfadaki yazılar biraz gizemli olmalı. Okuduğumuz kitaplar, sürükleyici bir ifade ile yazılmış olmalı. Bu düşünceler içindeyken, Osmanağa camiinden ezan sesi gelmeye başladı. Abdestim vardı. Bu tarihi cami, her zaman dolu dolu olur. Onun için hemen içeri girmeliyim diye düşündüm. Namazdan önce hoca efendi bizlere nasihatte bulundu. Bu cami, büyük İslam Alimi Seyyid Ahmet Mekki Efendi ve daha nice alimlerin insanları irşad ettiği bir ülvi makamdır. Yine bir din görevlisi, cemaate sesleniyordu. Özetle şöyle diyordu.

- Müslümanın çalışması da ibadettir.

Müminin çalışması ibadettir. Fakat imansızın çalışması ibadet olamaz. Ben namaz kılmam ama bak çalışıyorum, bu da ibadettir demek yanlıştır. Namaz kılmayanın da çalışması ibadet olmaz.

Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak çok kıymetlidir. Peygamber efendimiz, Hazret-i Muaz ile müsafeha edince buyurdu ki:

- Ya Muaz, ellerin nasırlaşmış.

- Evet ya Resulallah, kazma elimde toprakla meşgul oluyor ve bu sayede çoluk çocuğumun nafakasını kazanıyorum.

Fahr-i kâinat efendimiz, Hazret-i Muaz ı öpüp buyurdu ki:

- Bu eli Cehennem yakmaz.
Yine bir gün bir genç, sabah erkenden işine gidiyordu. Eshab-ı kiramdan bazıları, bunu uygun görmediler. Orada bulunan Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtaç olmamak, ana babasını ve aile efradını muhtaç etmemek için işine gidiyorsa, her adımı ibadettir. Eğer kazanacağı para ile öğünmek, keyf sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir.)

Görüldüğü gibi bir müslümanın iyi niyetle çalışması ibadettir. Fakat kâfirin ve her haramı işleyen kimsenin çalışması ibadet olmaz. Namaza ne lüzum var, çalışmak da ibadettir demek çok yanlıştır. Böyle söyleyen kâfir olur. Namaz kılan, haramlardan kaçan kimsenin iyi niyetle çalışması ibadettir.

Bu güzel sözlerden sonra öğle namazını kıldık. Namazdan sonra insanlar birbirlerine güler yüzle öyle bir bakıyorlar ki, bu tebessüm eden gözlerin ışıltısı hep yüreğimdedir. Şimdi yemek zamanı, yıllardır bu ilçeye geldiğimde, yaptığım gibi, aynı lokantaya gittim. Oradakiler, beni tanıdılar. Hatta sorular da sordular. İstanbul dışında bir yerleşim yerinde olduğumu öğrendiler. Aylardır, buralarda olmadığımı ve ilk defa yolumun düştüğünü de öğrendiler. Yolculuk sırasında okuduğum gazeteyi onlara verdim. Müşterileri eskisi gibi değil. Simit saraylarının daha rağbet gördüğünü, öğrendim. Artık simitler açıkta satılmıyor. Simit sarayı adıyla dükkanlar var. Buralarda insanlar oturdukları yerde, yanında çay da söyleyerek, açlıklarını bastırıyorlar. Otuz yıl evvel de böyleydi. Kahvehanelere giderdik. Oralara gelen simitçilerden, susamları fazla olanı seçip, bir tane alırdık. Kahvecinin getirdiği çaydan, yudum yudum içerek, kahvaltımızı eda ederdik. O günlerin nostaljisi, bu simit sarayları.. Kahvelerde ne sohbetler olurdu. Hükümetler kurulur. Devletler kurtarılırdı. Halk tam politize olmuştu. Şimdi iki yakası bir araya gelmeyen insanların, ağzını bıçak açmıyor. Manevi duyguları da olmasa, perişanlıkları, isyana dönüşecek. Bu yüzden uysallar. İnsanın bir inancı olması, cemiyetin huzuru için de gereklidir.

Önüm sıra yürüyen kalabalığa katıldım. Bir kitapçının önünde durdum. İçeri doğru emin adımlarla yürüdüm. Kitapları inceliyorum. Tezgahtar soran gözlerle bana bakıyor. Yardımcı olmak istedi. Bu günlerde en çok satan bir romanı tavsiye etti. Önerilen eserin ismi:"ALBÜMDEKİLER"Kapağını açtım. Tanıdık bir yazar. Kendisini internetten tanıyorum. Blog sayfası var. Blog yazılarını zevkle okur ve yorumlar yazarım. Yorumlara bir öğretmen gibi, cevaplar yazar. O yazdıkça bizi eğitir. Zaten kendisi öğretmendir. Gönlü vatan sevdasıyla doludur. Blog sayfasında, bu kitaptan bahsetmişti. Alırım diye düşünmüştüm.Yukarıda da yazdığım gibi bu kitabı almak için buradaydım. Kitapçı da ilgiyle methedince, size bu olayı anlatmak istedim.Uzun zamandır, almayı düşündüğüm romanı, ellerimle tutuyordum. Büyük bir sevinç yaşadım. Hiç tereddüt etmeden, bu kitabı aldım. Kitapçının elinde çevreci bir çanta. İçinde ise bize önerdiği kitap, ALBÜMDEKİLER vardı. Kadıköyde hangi kitapçıya sorarsanız, bu ramanı size tavsiye edecektir. Okumaya başladığımda, bir daha bırakamadım. İşta en güzel anılar yaşadım dediğim günün belgesi, ALBÜMDEKİLER kitabıdır. Sizlerin de iyi hatıralarla bir gün geçirmenizi dilerim. Bulunduğunuz yerden, ya da internetten bu harikülade yapıtı almanız için gayretinizi beklerim.

Sağlıkla kalın sevgili okuyucularım. Yorumlarınızı beklerim.

Albümdekiler romanının yazarı, emekli ingilizce ve müzik öğretmenidir. Kitabı elinize aldığınızda, hiç bırakmadan bir solukta okuyacaksınız. Seçkin kitapçılarda ve internet sitelerinde bulunuyor. Almanızı ve okumanızı tavsiye ederim.









İSTANBUL ZİYARETİMİN DEVAMIDIR


 
Sevgili öğretmenimiz Gülsen Varol Hanımefendinin kitabı, ALBÜMDEKİLER'i aldığım gün, diş tabibine de gittim. 


İSTANBUL ZİYARETİMİN DEVAMIDIR

KADIKÖY YOLCULUĞU


Kadıköy'e sadece ALBÜMDEKİLER romanını almaya gitmedim. Ramazan ayı boyunca ağrıyan dişimi çektirmek için de oradaydım. Her zaman uğramadığım. Fakat iyi bir diş hekimi olduğunu bildiğim doktor'un muayenesinin merdivenlerini korka, korka çıkıyorum.
Yaş altmış dört. Tansiyon hastasıyım. Hergün hap almam gerekiyor. Gazete haberlerinde okudum. Bir özel diş polikliniğinde uyutulan çocuk, bir türlü ayılamıyor. Komada yatıyor. Kalp atışlarım hızlı hızlı çarpıyor. Kızımı ya da hanımımı bu doktora getirdiğimde, cesurluk taslıyordum. Bu düşünceler içindeyken, diş hekiminin dairesinin önüne geldim. Burada çok iyi hatırladığım bir anım var. Mümkün olursa, bir gün yazarım. Gayri ihtiyari zili çaldım. Yine aynı kişi kapıyı açtı. Bu kapıyı açan adam, benim yaşlarımdadır. Diş hekiminin tanıdığı olur. Gözleri çok iyi görüyor. Fakat kulakları duymuyor. Hemen hemen hiç duymuyor. Sanırsın, adamın kulakları, kulak değil, duvar. Fakat muayenenin her yönünde, ışıklar var. Zil çalıyor, fakat ışıklar daha bir şiddetle yanıyor. O da bu ışıkları görüyor. Kapıyı açıp içeri buyur ediyor. Biz millet olarak, diş hekiminden hep korkarız. Diş koltuğunda kalb krizi geçirenler bile vardır. Nitekim şu küçük çocuk, hiç aklımdan çıkmıyor. Zavallı yoğun bakımda tutuluyor. Uyanmayı bekliyor. Diş hekiminin kapısını açan görevli, beni tanıdı. Ve:

"-Hoş geldin" dedi. Aramızda geçen o hadiseyi de, hatırladı. Hafifçe gülümsedi. Doktorun bir hastası olduğunu, biraz beklemem gerektiğini öğrendim. Diş doktorları hastalarının yanından hiç ayrılmazlar. Sanki başka hiç hastaları gelmeyecekmiş gibi, ilgilenirler. İnsanların sağlığı için çok dikkat ederler. Hoş benim tanıdığım doktorların çoğunluğu öyledir. Hele bir özel hastanede, Dahiliye Doktoru bir tanıdık var. Hastasının muayenesi bittikten sonra, onunla beraber odadan çıkar ve:

"-Acil hasta var mı?" diye sorar. Varsa onu çağarır. Yoksa sıradakinin gelmesini söyler. Hastayı içeri aldığında ise, bir daha hiç hasta yokmuşcasına, onu güzelce muayene eder. Eski tabirle, tepeden tırnağa tetkik eder. Son hasta kalıncaya kadar da görevini bırakmaz.Hastaları gece saat yirmi ikiye kadar muayene ettiği olur. Allahu Teala ondan razı olsun. Doktorumuzun karşısında olunca, bu ihtimam çok hoşumuza gider. Fakat sıra beklerken hiç öyle olmaz. Mesela bizi beklemişçesine durakta duran otobüse bindiğimizde, hemen hareket etmesini isteriz. Oysa belki bizden sonra gelecek, bir yolcu vardır. O da yetiştim diye sevinecektir. Bile bile beklemek, bizi hep üzer.

Biz insan olarak genellikle, benciliz. İstisnalar kaideyi bozmaz. Hem bekledim. Hem de bu düşünceler içinde, gittim, geldim. Zaman ne kadar geçti, bilemedim. Çünki günlük gazetelere de dalmıştım. Diş hekimi her taraftan gazete almıştı. Hepsine göz gezdirdim. Ben kendim dahi, çeşitli gazete ve dergi alıyorum. Her gün aynı gazeteyi okumamaya gayret gösteriyorum. Fakat mutlaka, günde bir gazete alıp okuyorum. Bazen iki ve hatta üç gazete aldığım da oluyor.

Sebebini sorarsanız. Etkilenmek istemiyorum. Nasrettin Hoca gibi, her düşünceye "sen de haklısın." Sözünü söyleyebilmek, hüner ister. Bu gazete sahipleri her görüş ve düşünceye, yayın organlarında kontenjan ayırsalar, aile bütçelerimiz denk gelecektir. Gazeteden başımı kaldırdığımda Diş Hekimi ile göz göze geldik. Randevusu almamıştım. Ta Gebze’den geldiğimi, belirttim. Maddi sıkıntılarım sebebiyle, Erenköydeki evimi sattığımı, daha ucuza Gebze'den ev aldığımı söylemedim. Fakat beni içeriye davet eden sözünden sonra, peşinden muayene odasına girdim.

Son sistem makinalar almıştı. Özel koltuğa oturmamı işaret etti. Oturdum. Elinde bir tansiyon aleti ile geldi. Tansiyon hastası olduğumu biliyordu. İlacımı alıp almadığımı sorunca, aldığımı belirttim. Koluma ve tam damarımın üzerine gelmek şartıyla, tansiyon aletini taktı.. Tansiyonum normalden yüksekti. Zaten dişim apse yapmıştı. Bu durumda çekim işleminin olamayacağını anladım. Çünki diş çekiminden önce yapılan narkoz, tansiyonu yüksek bir insanı, komaya sokabilirdi. Başka zaman gel. Ya da Gebze' deki meslektaşlarımız da çok iyi hekimlerdir. Orada da tedavi olabilirsin. Hatta bu dişi çektirme, kanal tedavisi ol. Gibilerden özetle anlattı. Kendisine teşekkür ettikten sonra, doğru kitap almak için çarşının yolunu tuttum. Çarşıdaki ilk kitapevine soran gözlerle girdim. Tezgahtar gence:

" -ALBÜMDEKİLER isimli roman siz de var mı?" dedim. O da güler yüzle beni süzdü. Hemen vitrine yakın raftan, istediğim ALBÜMDEKiLER kitabını buldu. Çevreci bir poşete nazikçe yerleştirdi. Kasadaki bey efendiye yolladı.

Parasını ödedikten sonra, oradaki bir lokantaya uğradım. Güzelce karnımı doyurdum. Daha sonra da trene doğru yürüdüm. Haydarpaşa Garı Padişah Aldülhamit zamanında yaptırılmış. Gidenler söylüyor. Bir benzeri de bağdat’taymış. O da aynı dönemde yaptırılmış. Hatydarpaşa Tıbbiye Mektebi( bir ara lise oldu. Şimdi yine üniversite) ile Haydarpaşa Numune Hastanesi de aynı devirde yaptırılmıştır. Hala dimdik ayakta duruyorlar.

Haydarpaşa garının da tarihe karışacağını, marmaray projesi ile banliyo trenlerinin bir daha bu istasyona hiç uğramayacakları, açılmakta olan tünelin içinden, Gebze'ye kadar gideceklerini, uzun yol trenlarinin ilk durağının ise Gebze olacağını, belirtiyorlar. Görelim mevlam neyler. Neyler se güzel eyler. Gebze’den banliyo trenine binen bir yolcu , tünel içinden giderek, ta halkalıya hatta daha da uzağa kadar gidecekmiş. Öyleyse bu tarihi yapıyı doya doya seyrederek, hatta önümüzdeki iskeleye yanaşan şehir hatları vapurunu da doyumca görerek, biraz beklemek istedim.

Vapur ağır ağır iskeleye yanaştı. Gemicilik teriminde ne derler buna bilmiyorum. İnsanlar yaydan kurtulmuş ok gibi, gemiden –trene doğru yürümeye başladılar. Bu koşuşturmayı seyretmek, ömre bedeldir. Sizi çok seviyorum, sevgili hemcinslerim. İnsan olduğunuz müddetçe de seveceğim. Sakın yaralı hayvanlar gibi, saldırgan olmayın. Onlar hayvan. Sağa sola zarar vermeleri normal. Siz insansınız. Sağın ve solun kıymetini bilin. Demokrasi içinde bu ülkede hep beraber, kardeşçe yaşayın..

MİNNETTARIZ

                             B İ R     D E M E T  Ç İ Ç E K 

İnsan sevdiğine bir demet çiçek verir.
Yukarıdaki Çiçek Demeti bir minnettarlık ifadesidir.

BAĞIMSIZLIĞIMIZA KAVUŞMAMIZA VESİLE OLANLARA MİNNET BORÇLUYUZ.
Bu makale, blog sayfamdaki ilk yazı olacak. Böyle yazılar, sancılı olur. Merhaba sevgili dostlar Size yüreğimden geldiği gibi yazacağım. 

Bugün Cuma, müminlerin bayramı. Her Müslüman kardeşimiz, sevinçle uyanır, cuma günü.
 Kendisine ait dünyasının lideri olarak, 
gününü planlar. 
İstanbul'da yaşayanlar,
 Eyüp Sultan Camiinde namaz kılmak isterler.
ANKARALILAR
Hacı Bayram Camminde kılmak isterler. 
Bursa'da yaşayanlar ise 
ULUCAMİİ de kılmak için can atarlar.
 Ülkemiz insanı çok zahmet çekti.

 Sultan Abdülhamit'in 
Tahttan indirilmesinin akabinde, 
savaşlarla tanıştı. 

1912 BALKAN Savaşı 

1914 Birinci Dünya Savaşı

 Her iki harb kaybedildi.

 Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk yok oldu.

 1919 da Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk Milleti, Şeref Mücadelesi verdi. 
Anadoludan Başlayan İstiklal Hareketleri meyvesini verdi. 
Tam dört yıl süren mücadele sonunda, bağımsızlığımızı kazandık. 
Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, o günlerden beri kaynaşma vardır.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti topraklarında huzur vardır. Çünkü geri kalan devletlerin, kurtuluş hareketlerinin önderi çıkmamıştır. 
Çıksa da birlik ve beraberlik sağlayamamıştır. 

Büyük Atatürk'ü bu mübarek Cuma gününde rahmetle anıyorum. 
Türk Milletinin bir ferdi olarak, 
Milletim adına
 kendisine 
Teşekkür ediyorum.
 Onu unutmayacağız. 
Unutturmayacağız.


 Hasan Güler 20 Eylül 2015 Pazar



Hasan Güler
http://geceyibeyazlatannur.blogspot.com.tr/


Millet, genel kabul gören anlamıyla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğudur. Milletin üzerinde yaşadığı toprak da vatan olarak adlandırılır. Vatan yalnızca üzerinde yaşanılan toprak parçası olarak algılanamaz; bir insanın hayatında sahip olduğu en önemli varlıklardan birisidir. Millet ve vatanın her insan için anlamı büyüktür. Bireyi güçlü kılan temel, ait olduğu milletin kültür birikimi, tarihi, geleneksel özellikleri gibi unsurlardır. Milletin devamlılığını sağlayan ana öğe de, vatanın bölünmez bütünlüğünün korunmasıdır. Türk Milleti'nin vatanına olan sevgisi ve bağlılığı tarihsel bir gerçektir ve milletimizi diğer milletler arasında üstün kılan en asil özelliklerden birisidir. Bununla birlikte her Türk, milletinin menfaatlerini kendi menfaatlerinden, milletinin geleceğini kendi geleceğinden üstün tutan bir anlayışa, derin bir millet sevgisine sahiptir. Türklerin, diğer tüm milletlere örnek olması gereken vatan ve millet sevgisi, bize şanlı tarihimizin en önemli miraslarından birisidir. Vatan ve millet sevgisi, çok asil sevgilerdir ve Türk Milleti için kutsal değerlerdir.

GEMLİK ÖZLENEN BİR KENT



Gurbet Yazısı             

Gurbettir, yakınındayken kıymetini bilemediğin kıymetlilerinin, kıymetini öğreten. öyle bir ezberletir ki, bir ah ! çeksek karşı dağlar inim inim inler. Yüreğimizi kor gibi yakan ateştir, gurbet.                    Anamızdan, babamızdan, arkadaşımızdan, dostumuzdan, sevdiğimizden, ayrı kalmak, gurbettir.Elimizin kolumuzun bağlı kalması, gelememek, destek olamamak ve sevdiğimiz yerlere, sevdiklerimizin yanına varamamak da gurbettir..
...............................................................................................................
Gemliklilere ve gurbetteki gemliklilere hususi bir sual etmek istedim.
Gemlik çok istisna bir ilçedir. Burada yaşayanlara sormalı, bu güzel ilçeyi...
BU makaleye yazacakları yorumları, şimdiden merak ediyorum.
Gemlik’ten uzak yaşayanlar gurbet acısını bilir. Şirin ilçemizde yaşayanlar ise bizleri merak eder.
Size ilk ayrılış günlerimi yazarak satırlarıma başlıyorum.
Bu koca şehre taşı toprağı altın diye gelenlerden biri de benim.
Şimdi Gemlik’te berberlik yapan amcamın berber dükkanına geldim.
-Hoşgeldin Hasan.
-Hoşbulduk..amcam bir müşterisini traş ediyordu. Babamı sordu. Diğer akrabaları sordu.
O çok memnun olmuştu. Ben de ise bir tedirginlik vardı.
Yalova’ya kadar otobüsle, sonra Kartal’a arabalı vapurla ,Kartal’dan trenle Feneryolu’na gelmiştim.
O yıllarda trafik derdi yoktu. İstanbulda bazı semtlerde tramvay bile vardı.
Nüfus ise Bursa’mızın bugünkü sayısı kadardı.Amcam Cahit Feneryolu semtinin en meşhur berberiydi.
Feneryolu şimdi bile yeşeren ağaçları ile eşsiz bir semttir. Burada İstanbul’un elit insanları oturur.
-Yolculuğum çok iyi geçti, Cahit dedim. Amcam benden küçüktür. İş aradığımı söyledim.
Amcam önce bana, sonra traş ettiği şahısa manalı manalı baktı. Müşterisi bana doğru döndü.
-Gemlik’li sen sahiden o güzelim ilçeyi bırakıp burada çalışmak mı istiyorsun? dedi.
Karşımdaki şahıs bana yardım etmek için adeta çırpınıyordu. Ne bilirdim? İstanbul’un
böyle kalabalık, vurdumduymaz,hele hele her türlü kanunsuzluğun olduğu bir büyük köy olacağını…
O beyefendi belki de bugünü görmüştü. İnsanoğlu çok kere elindeki güzeli kaybetmeden tanıyamıyor.
Fakat babamın en küçük kardeşi amcam her bayram bize geldiğinde İstanbul’u anlata anlata bize sevdirmişti.
Şu an yine aynı sevgi var. İstanbul sokaklarıyla insanlarıyla
Asırlardan bakan manzarasıyla hala sevilir,severiz.
-Evet efendim bu eşsiz güzellikleri içinde saklayan, bu şehirde yaşamak istiyorum.
-Peki pazartesi bu adrese gel. dedi ve bana cebinden bir kartvizit verdi.
Adresi de tarif etti. Kendisi o fabrikanın Personel Müdürüydü.
Emekli oluncaya kadar,binlerce işçinin istihdam edildiği, işletmede çalıştım. Emekli oldum. Fakat bu müstesna şehirden  ayrılamadım. Gemlik'e, doğduğum köy Gemiç'e dönemedim. Kalakaldım bu güzelim gurbet şehrinde, yani şehirlerin sultanı İSTANBUL'u terkedemedim.


Zaman zaman Gemlik’e geliyorum. Akraba ve dostlarımı ziyaret ediyorum.


Bundan sonraki yazılarımda gurbet hatıralarımı yazacağım. Bana yazarsanız sevinirim.