TGRT BELGESEL


TGRT HABER

hastane_randevu.jpeg

GEMİÇ KÖYÜ SAYFASI

29 Eylül 2014 Pazartesi

BU YAZI VİCDANIMIN SESİ OLSUN.

SEVGİLİ DOSTLARIM
BİR YAZI YAZMAK, BİRAZCIK DA İÇİMİ DÖKMEK İSTİYORUM.
BİLEREK VEYA BİLMEYEREK ÜZDÜĞÜM İNSANLARA,YAZIYORUM.
TAM 68 YIL OLDU, BU DÜNYAYA GELELİ..
BİR İLKOKUL ARKADAŞIM
31 AĞUSTOS 2014 PAZAR GÜNÜ ŞÖYLE SÖYLEDİ.
"-HASAN BİZ SENİNLE BİRBİRİMİZİ HİİÇ KIRMADIK"
İNSANIN İÇİNİ AYDINLATAN SEVGİ DOLU BİR SÖZ.
KALBİMDEN YÜZÜME BİR GÜLÜMSEME YAYILDI.
AYNAYA BAKTIĞIMDA
O GÜLÜMSEYEN ADAMI GÖRÜR GİBİYİM.
"-SAĞOL ARKADAŞIM"
"-ALLAHU TEALA  SENİN BENİ SEVİNDİRDİĞİNDEN DAHA ÇOK SEVİNÇ VERSİN SANA VE AİLENE VE ÇOCUKLARINA VE TORUNLARINA.....VE VE VE...."
MAALESEF BİR ARKADAŞIM DA ŞÖYLE SÖYLEDİ.
"-HASAN SENİN BAZEN ÖYLE KELİMELERİN VAR Kİ, YÜREĞİME HANÇER GİBİ SAPLANIYOR. BU HUYUNU HİİÇ BEĞENMİYORUM. ADETA İÇİM KANIYOR, O SÖYLEDİKLERİNİ HATIRLADIKÇA....... VE. VE .. VE..."
İKİNCİ ARKADAŞIM DA BENİ DERİN BİR ÜZÜNTÜ DENİZİNE FIRLATTI. ÜSTELİK YÜZMEYİ DE PEK BECEREMEM. VELHASIL HER BAKIMDAN BECERİKSİZ BİR İNSANIMDIR.
ŞİMDİ AYNAYA BAKTIĞIMDA
KENDİMİ KÖR KUYULARDA GÖRÜYORUM.
YÜREĞİM BURKULUYOR.
ADETA ÖLECEK GİBİ OLUYORUM.
"-SEVGİLİ ARKADAŞIM !!! İYİ Kİ BU SÖZÜ SÖYLEDİN. KİMBİLİR BU YAŞIMA KADAR KAÇ İNSANI ÜZÜNTÜYE GARKETMİŞİMDİR. ÖNCE SENDEN VE O İNSANLARDAN ÖZÜR DİLİYORUM. ALLAHU TEALA BENİ AFFETSİN. SİZİ VE DİĞER İĞNELEDİĞİM İNSANLARI DA DOĞRU YOLDAN AYIRMASIN. HERZAMAN NEŞELİ, MUTLU, HUZURLU VE İKİ DÜNYADA DA CENNET DE YAŞAYIN. AMİN. BENİ AFFETMESENİZ DE İYİLİKLERLE YAŞAYIN. SİZİ HEP NE YAPTIĞIMI BİLMEDEN ÜZMÜŞÜM. NASIL İLLE DE AF EDİN DİYEBİLİRİM. EĞER BENİM SİZLER DE HAKKIM VARSA KAT KAT HELAL OLSUN. AMİN........ VE...VE...VE."
BU AF DİLEMELER UZAYIP GİDECEK GİBİ....
ŞU SATIRLARDA DA HİÇ TANIMADIĞIM HALDE, YAZDIKLARIMLA ÜZDÜKLERİM VARDIR.
ŞİMDİ SİZ OKUYORSUNUZ. BİRAZDAN BİR BAŞKASI DAHA OKUYACAK. ÖNCEKİLER, ŞİMDİKİLER VE SONRA OKUYACAKLAR, HEPİNİZDEN HELALLIK İSTEMEKTEYİZ.
ÖLÜM VAR ÖLÜM. ÖLDÜKTEN SONRA HESAP VAR.
CENNET VE CEHENNEM VAR.
SİZE ŞÖYLE DUA EDEBİLİRİZ. 
ALLAHU TEALANIN RAZI OLDUĞU KULLARDAN OLURSUNUZ, İNŞAALLAH... 

HASAN GÜLER
29 EYLÜL 2014 PAZARTESİ
NOT:
"Sevgili Dostlar
Bu sayfalarda yazılanlar, kütüphanedeki en önemsiz kitabın içindekilerden daha da değersiz olabilir. Fakat kimler gidiyor, o muhteşem eserleri saklayan yerlere? İşte size düşüncelerimi anlatan, makaleler. Bu sayfalardaki en beğenmediğiniz bir anlatım bile, milyonlarca kütüphanelerdeki yazılardan, daha da kıymetlidir. Çünki sizin gözlerinizin önüne geldi. Yorumlar yazın. Yazdıklarınız, okunsun. Okuyanlar size cevap yazsın. Sonra içinde mücevher gibi kitabları koruyan, kütüphanelere de gideriz. Hakikatı araştırırız. Şüpheci olmak, insanı bilgi sahibi yapar. Bu kardeşinizi, menfi veya müspet yazılarınızla, ödüllendirin. Büyük harflerle yazıyorum. YORUMLARINIZI, BEĞENİLERİNİZİ VE ELEŞTİRİLERİNİZİ BEKLİYORUM."

H A S A N G Ü L E R 
2014  EYLÜL 29 PAZARTESİ

DOĞRU SÖZ SÖYLEYENLERE

Sevgili Dost
Ya da Sevgili Dostlar
Bu yazıyı yazmak, kendimi anlatmak ihtiyacından doğdu. 
Bu yazıyı okuyan ve yorum yazacak kişiyedir, kelimeler:
Haklısınız.
Dürüst insansınız.
Yalanınız yok.
Dobra dobra konuşup, yazabiliyorsunuz.
Yazdıklarımı geri alamam...
Fakat istisnalar kaideyi bozmaz..
Birgün sizinle aynı partiye oy verdiğimizde, o zaman bu yazıyı okuyanlar
nedenini anlayacaklardır.
Biraz kapalı oldu.
Öyleyse açıklayayım.
Aynı görüşteyiz.
Oy verdiğimiz siyasi kuruluş:
Kimseye zorla birşey kabul ettirmesin.
Tıpış tıpış gider oy kullanırsınız.
Ya da Oylarınızla YENİ BİR TÜRKİYE sayfası açarsınız
dememeli...
Yapacaklarını söylemeli
Beğenirseniz oy verin.
Beğenmezseniz vermeyin.
Fakat her iki tercihinizde de
ben size saygılıyım demelidir...
Yani oylarımıza ipotek konmamalıdır...
Fenerbahçeliyim.
Takımım küme bile düşse onu bırakmam.
Fakat takım tutar gibi parti taraftarı olamam.
Hiç kimsenin beni veya başkalarını hor görmesini de istemem.
Yani 2015 seçimlerinde hangi partiye oy vereceğimin garantisi yoktur....
Konjektöre göre oy vermeliyiz.
Sandık başına gidene kadar, kendimiz bile oy vereceğimiz partiyi bilmemeliyiz.
Çünkü bu bilmemezlik, aile bireylerimizi de seçim sırasında özgür bırakacaktır.
Kimse kimsenin elma partisine, armut partisine oy atmasına karışamaz ve hor göremez ama kızabilir.  Bu kızgınlığını kaeşısındaki insana belli de eder. Yani ona kırılır.  Ya da bir incitici söz söyler. Arkadaş sa, arkadaşlığından çıkarır. Fakat asla hakaret etmez. Hor göremez. Çünki karşısındaki nihayetinde bir insandır. Zaten Türkiye'de insan hakları vardır. Kimse kimseyi etnik kökeninden, inancından, inanmamasından ya da kendisi gibi düşünmemesinden dolayı aşağılayamaz. Kimileri A partisine kimileri B veya C ya da D partisine oy verebilir. Oy zaten gizlidir. Bu sayfalarda fikir alışverişi yapıyoruz. Bizi  eleştirebilirsiniz. Bizim yazdıklarımızı beğenir ya da beğenmeyebilirsiniz. Bu blog sayfasındaki makaleleri okursanız, Türk olduğum için öğündüğümü, fakat Türk olmayanlara da saygı duyduğumu anlarsınız.
Önce İnsan diyoruz.
İnsan Olduğunuz için sizi çok çok seviyoruz.
İnsan olamayan insanlara da sadece acıyoruz..
Yapılacak yeni ANAYASA'da, İnsan Haklarına daha da çok önem verileceğini de bekliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Devletimizi temsil ediyor.
Bizim Devletimiz, hiçbir ülkenin sözüyle hareket etmez.
Kendi kararını kendisi verir.
Anayasadan aldığı hakkını sonuna kadar kullanır.
Kanunlara karşı gelmez.
Kanunlara karşı gelecek varsa önler.
Kanunu hiçe sayarak suç işleyen varsa onu cezalandırır.
Bu görevi ise, Anayasaya bağlı bağımsız yargı mensupları yaparlar.
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.
Yani “adalet devletin temelidir.” Bu kural sadece Cumhuriyet Rejimi ile ilgili değildir. Padişahlar zamanında da şöyle bir söz vardı. "Şeriatın kestiği parmak acımaz" Burada şeriat dediğimiz şey, yargıdır. Kuşkular giderilmezse, bu meclis vebal altındadır.
Bir haberci gibi sokağa çıkalım. Yüzüne mikrafon tutup sorduğumuz çok insan, yargıya güvenlerinin kalmadığını söyleyecektir. Bu ülkenin yargı mensuplarına söz söyleyemem. Onlar hakikaten tertemiz kişilerdir. Zaten içlerinde böyle çürükleri barındırmazlar. Onları içlerinden  atarlar. Fakat vatandaşımız yargıya itimat edemiyorsa, devlet ciddi bir zaaf içinde demektir.

Hakimden itiraf: Halk bizim mahkemeleri adil bulmuyor
Cep telefonu hırsızlığı yapan çocuğun yargılandığı davada sulh ceza hakiminden itiraf: Bizim mahkeme adil görülmüyor...

Haber: İSMAİL SAYMAZ -
Devletin siyastçisine, adalet mensuplarına güvenilmiyorsa; bir çarpıklık  olduğu görülmektedir.
Bu itimatı sağlayacak olan ise, oylarımızla seçtiğimiz milletvekilleridir.
Meclisimizdeki milletvekilleri, partisel kaygı gütmeden yasal düzenlemeler neyse, hemen yapmalıdır. Ülkemiz insanları bilgilidir. Bu bilim adamlarının görüşlerine başvurulmalıdır. Meclis bunu sağlayabilir. Bu bilge insanlar, göreve çağrılır. Milletvekillerimizin hergün toplandığı meclis bunu sağlayabilir. Vatanımız insanı tekrar yargıya güvenebilir. Ülkemizin temeli sağlamdır. Çok darbelerle sallandı, fakat yıkılmadı.
Bir an önce güven yasaları çıkarılmalıdır. Halkımız bunu Meclisten Beklemektedir.

28 Eylül 2014 Pazar

DOSTÇA YAŞAYALIM

 Bu ülke Türk Milletinindir.
Türk Milleti misafirleri sever. Evlerindeki en çok beğenilen odanın ismi Misafir Odasıdır. Türk Milleti mazlumdan ve haklıdan yanadır. Türk Milleti kuvvetlidir.
Bu kuvvetini Adaletin emrine vermiştir. Bu topraklarda yaşayan herkesi dost bilir. 
Dünya tarihi boyunca Türklerin hakim olduğu topraklar birleştirilerek bir haritada gösterilirse böyle bir görüntü ortaya çıkıyor. Başka hiç bir millet dünya üzerinde bu kadar geniş alanlara hakim olmamıştır.
 Finliler, Macarlar, Bulgarlar, Kızılderililer, Tunguzlar  da  Türk Milletindendir. Zamanla Finliler, Macarlar, Bulgarlar Türklük özelliklerini kaybetmişlerdir. Gerçekte Türk olmayan Moğollar ise, yaşadıkları bölge ve koşullar dolayısıyla  Türkleşmişlerdir.  Dünyada en çok devlet kurmuş millet, Türklerdir.



TÜRK LİDER MİLLETTİR.
İmparatorluklar kurmuştur. Imparatorluk topraklarında yaşayan ve her kim olursa olsun. Herkesi korumustur.
Hiçbir şekilde din ve millet ayırımı gözetmeksizin herkese insanca ve insan olduklarını belirterek davranmaktadir. 
"Türkler bir ırk ve millet olmak haysiyetiyle yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. Karakterleri pek asil ve yücedir... Asaletleri alınlarında ve amellerinde yazılıdır... Onların yurdu efendiler diyarıdır, kahramanlar, şehitler ülkesidir. " Fransız şair Lamartine
Türkler:
Hem haklıdan yanadır.
Hem de haksızlığa uğrayanlari korumaktadır.
Türk ,Yüzyıl önce Dünya Hakimi bir Milletti.
Yakın bir gelecekte, yine sözünü dinleten bir Millet olacaktır.
Yeter ki topraklarımıza şimdilerde gelen misafirlerimizle ya da çok çok önce gelenlerle,
DOSTÇA YAŞAYALIM.
 TÜRK MİLLETİNİN MİSAFİRPERVERLİĞİ
Aşağıdaki sözleri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan söyledi.
"MİSAFİR BEREKETTİR, MİSAFİR ŞEREFTİR” Bizim medeniyetimizde kültürümüzde geleneklerimizde misafir berekettir, misafir şereftir. Siz hem bize ensar olma vasfını bahşettiniz, hem de evimizi bereketlendirdiniz, şereflendirdiniz, evimizi şenlendirdiniz.
Şu an itibariyle topraklarımızda misafir olan Suriyeli ağırlıklı olmak üzere Iraklı kardeşlerimizle beraber bir buçuk milyon mülteci var. Bildiğiniz gibi en son IŞİD önünden kaçan yaklaşık 200 bin Suriyeli de topraklarımıza sığındı. Bu kadar büyük kitleyi arzu ettiğimiz şekilde ağırlamak takdir edersiniz ki mümkün olmuyor. Elimizden geleni azami ölçüde yaptık, yapacağız."
DOST OLMAK DAHA KOLAY VE MASRAFSIZDIR...
Büyük bir birlik oluşturmak için yapılacak girişimler, bölge devletleri tarafından destek görecektir.. Bu birlik dünyanın en medeni insanlarını, en zengin topraklarını ve üstün kültürünü de içinde barındıracaktır. Bu birliğin liderliğini yapacak olan ise, elbette Türk Milleti'dir.


27 Eylül 2014 Cumartesi

İki istikameti olan bir istasyondayız




Aşağıdaki yazı alıntıdır.
  
Resmin Sahibi


Mehmet Ali Demirbaş'ın yazısıdır.


İki istikameti olan bir istasyondayız
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, bizleri yaratmadan önce Cenneti ve Cehennemi yarattı. İkisini de dolduracağını takdir buyurdu. Âdem aleyhisselamdan kıyamete kadar, razı olduğu yolda yürüyenleri, bu yolda olanları ve onlara tâbi olanları Cennete koyacağını bildirdi. Allahü teâlânın gazabına düçar olanlar, şeytanlar ve onlara tâbi olanlar da, Cehenneme gideceklerdir. Demek ki bizler, Cennet ve Cehennem olmak üzere, iki istikameti olan bir istasyonda bulunuyoruz ve bütün insanlar bu iki yerden birine yolcudurlar. Allahü teâlâ, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilmek için insana akıl verdi. Bu akla rehber olarak da, peygamberler ve kitaplar gönderdi. Cennete ancak, rehber olan Ehl-i sünnet âlimlerine tâbi olarak girebiliriz. Âhirette gidilecek üçüncü bir yer yoktur. Yani her insan, ya Cehenneme veya Cennete gider. Dünya sonsuz kalınacak yer değildir. Buradan âhirete gidilir ve orada asıl hayat, ebedî hayat başlar. Dünya üç gündür: Dün, bugün, yarın. Dün geçti, geri getirmek mümkün değildir. Yarının da gelme ihtimalini bilemeyiz. O hâlde bugünü iyi değerlendirmek gerekir. Günler geçiyor, ömür sermayesi bitiyor. Ya ömür sermayesini iyi kullanır, kâra geçeriz veya en azından sermayeyi kurtarır, yani imanla ölürüz. Yahut bu ömür sermayesini zayi eder, imanı kaybederiz. Merhum hocamız, (İman etmeyi gerektiren delil çoktur) buyururdu. Bir insanın kendisine bakması yeterlidir. İnsan doğar doğmaz, her organı mükemmel bir şekilde görevini yapıyor. Organ naklinde dahi, cansız bir et parçası olarak duran bir böbrek, yerine takılır takılmaz, hemen çalışmaya başlıyor. Vücut içinde birçok mükemmel işler oluyor, ama bunlardan insan habersizdir. Cenab-ı Hakk'ın kudretine bakın ki, bir insanın vücudunda, dünyayı üç dört defa dolaşacak kadar, kılcal damar yaratmış. Vücudumuzun her tarafı damardır. Çünkü damar demek kan demektir, kan demek hayat demektir. Bir kılcal damarımız, kısa bir zaman tıkansa felç olabiliriz. O damarları çalıştıran Rabbimizdir. Velhâsıl, Allahü teâlânın varlığını anlamak için insanın kendine bakması, yaratılışındaki mükemmellikleri, o yüce kudreti düşünmesi yeterlidir. Kendinden haberi olmayan, Rabbini nasıl bilsin? (Kendini bilen, Rabbini bilir) hadis-i şerifi, bunu bildiriyor.

23 Eylül 2014 Salı

HÜCUM PARTİSİ


HÜCUM PARTİSİ

İnsanlarımız, geçim sıkıntısı, borç, kredi kartı faizi, yoksulluk ve haciz kıskacında can çekişiyorlar. Memurlarımız  ek iş yapıyor. Simit, limon satan, garsonluk ve taksicilik yapan, , işportacılık, pazarcılık yapan, kamu kurumlarında peynir, zeytin, pekmez satan yüz binlerce memurumuz var .
Bakınız, Atatürk 1 Kasım 1922 günü Büyük Millet Meclisi`nin 3. dönem, 2. toplantı yılını açarken şunları da söylemiştir:  ”Yeni faaliyet devremizde doğu illerinde ve bütün imkanı olan bölgelerde toprağı olmayan köylülere toprak tedariki  için faaliyet gösterilmelidir.”. Neredeyse 100 yıl oldu. Köyde yaşadığı halde, bir karış toprağı olmayan milyonlar vardır.
Köylümüz bir şey üretemezse, orta boy yerleşim yerlerindeki iktisadi hayat da bundan etkilenmektedir. Şimdi ülkemiz  yabancı tarım ürünlerinin istilasını yaşamaktadır.  Ne pancarcılık,  ne tütün gibi tarım ürünleri üretimi kalmıştır. Yabancılaşma almış başını gitmektedir. Tütün ve pancar tarlalarına Gemlik Bölgesinden alınan Zeytin Fidanları ekildi. Şimdi ise, GEMLİKTEKİ ZEYTİN ÜRETİCİSİ, BU TÜRKİYEDEKİ ZEYTİN ARZI YÜZÜNDEN PERİŞAN DURUMDADIR.
Çünki üretim çoğalmış, zaten fakir olan halk daha da fakirleştiği için, zeytine talep azalmıştır. Beş liraya satacağı zeytine bir lira bile vermemektedirler.
Siyasi iktidar kömür dağıtmaktadır ya, kimilerine göre bu sosyal devletçilikmiş. Yahu insaf, sosyal devlet böylesine küçük düşürülür mü? O kömür dağıtımının sosyal devlet dahilinde olduğu hem de kocaman bir vizyon ekranından seslendirilmez mi?  Vah ki vahtır.  İnsana balık vermeyin. Ona balık tutmasını öğretin derler.
İşçi, Köylü ,Esnaf, Memur, Emekli, Endüstri, Tarım bitti bitiyor. Daha önceden kenarda birikmiş ne varsa, yok olmaktadır. Partilerin gündeminde, işçi, memur, emekli, giderek yoksullaşan insanlar var mıdır? Sanki "Kayıttan düşülmüşlerdir"
Emekliler ne alemde derseniz. Ah ve vah etmektedirler. Ay başında maaşını aldığında artık, "daha az nasıl sürünürüm" hesabı yapmaktadır.
İşçiler yorgun ve seslerini çıkaramamaktadırlar. Zaten işsizler vardı. Şimdi fabrikalardan işçiler atılmaktadır. Yeni işsizler arasına kepenklerini kapatan esnaf da eklendi.
Esnafa dönüp bakan siyasetçi yok gibidir. Siftah yapmadan akşam etmektedirler..
Memurun hatırını soran yoktur.  Halleri ortadadır. Öğretmenler okul çıkışı pazarcılık bile yapmak zorunda kalmaktadırlar.
Köylümüz perişandır. Üretemez hale gelmişlerdir. Girdi fiyatları almış başını gitmektedir. Tarlalar adeta sahipsiz kalmışlardır. Boyunları büküktür.
Dar gelirliler giderek yoksullaşmaktadırlar.
Yukarıda yazdıklarım tamamen gerçektir. Muhalefetin eline kozdur bunlar. Fakat onlar bu uğurda politika üretemedikleri için, insanımız sokaklara çıktı.
Ağaç, yeşil bahanedir. Gerçek şu ki, insanımız İktidardan memnun değildir. Fakat sandığa gidince de daha da beter olmaktan korktuğu için, yine Ak Partiye oy vermektedir.
İşçi, Memur, Emekli, Çiftçi, Yaşam Zorluğu Çekiyor.  Sıkıntılarını yok edilmesini devletten bekliyorlar. Bunları yok edeceğim diyen bir muhalefet partisi yok. Dese de kimseyi inandıramıyor.
Yeni bir hareket olmalıdır. Bu hareket muhalefet partilerini silip atmalıdır. Hep okumuş insanlar bir araya gelmeli yepyeni bir parti kurulmalıdır. Kaynak var. Gezi parkındakiler ve ülkemizdeki çaresiz vatandaşlarımız.
Hareketin ismini de yazayım. HÜRRİYET VE CUMHURİYET PARTİSİ..


Yani  kısaca: HÜCUM PARTİSİ..



OSMAN PAMUKOĞLU PAŞA


Osman Pamukoğlu Paşa Kimdir | izlesene.com





BU YAZIYI BÜYÜK HARFLERLE YAZDIM.
BU SAYFALARI OKUYANLAR AÇIKÇA BİLİRLER, BİLMEYENLERE DE AÇIKLAYAYIM. YAZILARIM GENELLİKLE SİYASİ İÇERİKLİ OLUYOR.
SİYASET ZATEN ÜLKEMİZ İNSANINA KEMİKLERİNE İŞLEMİŞTİR.
SİYASİ TARAFIM İSE SAĞ PARTİLERE YÖNELİK...
ELHAMDÜLİLLAH OY VERDİĞİM PARTİLER, HERZAMAN İKTİDAR OLDULAR.
FAKAT ŞU AN BİR İKİLEM İÇİNDEYİM.
HÜKÜMETİN PARELEL YAPI İLAN ETTİĞİ KURULUŞU ASLA TASVİP ETMİYORUM. HİÇ DEVLET İÇİNDE DEVLET OLUR MU?  PARELEL HAREKETİN KÖKÜ KAZINSIN İSTİYORUM.  Kİ BUNDAN SONRA DEMOKRASİ DIŞI HAREKETLERE DE İBRET OLSUN.
BAŞIMIZDAKİ İKTİDARIN DA BAŞARILARINA ALKIŞ TUTTUĞUM GİBİ, BAŞARISIZLIKLARINA DA BU SAYFALARDA ELEŞTİRİLERİMİ ELBETTE YAZIYORUM.
GEÇENLERDE BİR ARKADAŞIM SÖYLEDİ.
"- İNSANLAR SABAH EVLERİNDEN ÇIKIYOR, AKŞAM EVLERİNE DÖNÜYORLAR. SEN ZANNEDİYOR MUSUN Kİ BİR İŞLERİ VAR. İŞLERİ YOK. KREDİ KARTINDAN HARCAMA YAPIYORLAR. HAYALLERİ VAR. BU UMUTLAR BOŞA ÇIKTIKÇA YENİ HAYALLER KURUYORLAR. FAKAT ÇOK YAKINDA EKONOMİK BİR PATLAMA OLACAK. BU PATLAMANIN BELİRTİLERİ İLK SEÇİMDE GÖRÜLECEKTİR."
KENDİSİNE HAK VERDİM. YAPILACAK İLK SEÇİMDE ŞİMDİLİK HİÇBİR PARTİ SEÇMİŞ DEĞİLİM. YANİ KARARSIZIM. BENİM GİBİ BAŞKALARI DA VAR.
CHP YE OY VEREMİYORUZ. ÇÜNKİ LAİKLİK SİSTEMİNİ DİNSİZLİK OLARAK YORUMLAYAN MİLLETVEKİLLERİ VAR.
MHP YE GÜVENEMİYORUZ. BİR DEFASINDA ONU TERCİH ETTİK. TERÖRİST BAŞINI KURTARMAK İÇİN ANAYASAMIZI DEĞİŞTİRENLERLE BİRLİK OLDU.
YENİ PARTİLERE BAKIYORUM. OSMAN PAMUKOĞLU PAŞANIN HEPAR PARTİSİ VAR. BU PARTİ KENDİSİNİ TAM ANLAMIYLA ANLATAMIYOR. EĞER DEMİREL'E GİDERSE ONDAN ÇOK İYİ TAKTİK ALIR.
DERLER Kİ BİR ADAMA ACİL PARA LAZIM. ZENGİN BİR TANIDIĞINA GİDİYOR VE:
"-YARIN AKŞAM ÖDEMEK ÜZERE BANA ŞU KADAR VEREBİLİR MİSİN?" BU KADAR KISA ZAMAN İÇİN İSTEDİĞİNİ ALIYOR. TABİİ SÜRE DOLKDUĞUNDA ÖDEME YAPAMIYOR. İŞTE DEMİREL SİYASETE TEKRAR BAŞLADIĞINDA MİLLETE AY VE GÜNEŞİ BİLE VAAT ETTİ. MESELA YİRMİ YILI DOLANLARA EMEKLİLİK DEDİ. BORÇLULARA AF SÖZÜ VERDİ. DAHA BAŞKA VAATLERDE SÖYLEDİ. SONUNDA BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI OLDU. TABİİ KENDİSİNE DESTEK VEREN TÜM TÜRKİYE SATHINDA ÜYELERİ DE VARDI.
ŞİMDİ İKTİDAR OLACAK PARTİ BAŞKANI YALAN SÖYLESİN DEMİYORUM. ÖNCE EKİBİNİ KURSUN. SONRA BU HÜKÜMETİN BİR TÜRLÜ SAYLAYAMADIĞI EKONOMİK DENGEYİ KURACAĞINI SÖYLESİN.
ASGARİ ÜCRETİ VE EMEKLİ MAAŞLARINI ARTIRACAĞINI VAAT ETSİN. İSTANBULDA ORTALAMA EV KİRALARI 900 LİRA ASGARİ ÜCRET İSE 850 LİRA OLUR MU? OLMAZ TABİİ..
BU İKTİDARIN MUVAFFAK OLDUĞU SAĞLIK SİSTEMİNE TEŞEKKÜR EDİLMELİDİR. FAKAT YAPAMADIKLARI DA ELEŞTİRİLİRKEN, ÇARELER DE SÖYLENMELİDİR.
BİZ AY VE GÜNEŞİ İSTEMİYORUZ. TABİİ DIŞARIDAN GELEN MİSAFİRLERİMİZE HUDUTLARIMIZI AÇACAĞIZ. FAKAT ÜLKEMİZDEKİ PERİŞAN İNSANLARI DA HİİÇ UNUTMAMALIYIZ.
FAKİRLER DEĞİL SADECE ÇOĞALAN, YOKSULLAR DA ÇOĞALDI... 
BU ÇARESİZLERE UMUT OLACAK BİR PARTİNİN İKTİDARA GELECEĞİNİ ADIM GİBİ BİLİYORUM.


                                                                                       



LAİKLİK NEDİR

LAİKLİK NEDİR
 Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, din ve vicdan hürriyetinin devlet tarafından güvence altına alınmasıdır. Lâiklik, devlet yönetiminde aklın ve bilimin esas alınmasını öngörür. Lâik devlette, kişiler ibadet hürriyetine sahiptirler. Bir din ve mezhep mensuplarının, başka din veya mezhep mensuplarına karşı baskısını önlemek, lâik devletin görevidir.  Atatürk, Millî Mücadele sırasında edindiği tecrübelerle, lâik devlet düzenini gerekli görmüştür. Dini tam olarak bilmeyen bazı kişiler, toplumu yanlış yönlendirip çıkar sağlamaya çalışmışlardır. Atatürk, böyle kişilerin istismarını önlemiştir. 
Atatürk’ün din ve lâiklik konusundaki görüşlerinden bazıları şöyledir:
“Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalıyoruz.” 
“Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam ona da öyle inanıyorum.” “Din gerekli bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.” Lâiklik ilkesinde, din düşmanlığı değil, devlet tarafından inanç hürriyetinin tarafsız bir şekilde sağlanması öngörülür. Din ve vicdan hürriyeti olmazsa, lâik devletten bahsedilemez
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren lâiklik ilkesinin bir gereği olarak din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı. Ülkemizde lâiklik aşamalı olarak gerçekleşti. İlk aşamada, halifelik kaldırıldı. Eğitim ve öğretim birleştirildi. Daha sonra da tekke ve zaviyeler kapatıldı. 1937’de lâiklik bir anayasa ilkesi olarak yerini aldı.  "Türkiye devletinin resmi dili Türkçedir, Başkenti Ankara'dır." ibaresinin başına "Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır.'' cümlesi eklendi. 
1961 ve 1982 Anayasalarında da bu madde aynen korunmuştur. 1982 Anayasasındaki Laiklik : (MADDE 24 )"Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."
Lâiklik ilkesi, Türk milletine çok büyük faydalar sağlamıştır. Lâiklik ilkesi ile ülkede hukuk birliği sağlanmış, tüm vatandaşlar kanun önünde eşit duruma gelmiştir. Lâiklik sayesinde din ve vicdan hürriyeti sağlanmış, millî birlik ve beraberlik güçlenmiştir. Ülkemizde mezhep kavgaları önlenmiş, toplumsal barış sağlanmış, ülkemizde yaşayan yabancı azınlıkların devletimiz aleyhine faaliyet göstermeleri son bulmuştur. Böylece düşman devletlerin iç işlerimize karışmaları önlenmiştir. 
Lâiklik, Türk milletine yeni bir hayat tarzı getirmiş, çağdaşlaşma ve gelişmenin yolu açılmıştır. 
Atatürk’e göre din bir vicdan meselesidir." Dine saygı, inanan insanların haklarına saygının bir sonucudur." Atatürk, İslâmiyet hakkında şunları söylemiştir: “Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bu dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.”

20 Eylül 2014 Cumartesi

FACEBOOK SAYFASI İÇİN YAZILAN BİR YAZI

AŞAĞIDAKİ MAKALEYİ FACEBOOK SAYFASINDAKİ
KAYITLI 
FACEBOOK ARKADAŞLARIMA YAZDIM.

Sevgili Dostlarım

Ben Hasan Güler'im
Çok tanıdığım
Çok akrabam
Çok Arkadaşım
Çok Az da Dostum var..
Bu sayfalarda sizlerle arkadaş olmuşum.
Geçen gün bir de baktım ki,
hiiç yüzünü görmediğim kişiler de benim arkadaşım..
Aşağıda bir eleme yapacağım.
Kendisini şahsen tanımadığım halde;
Tüm ülkemizin tanıdığı kimselerle yine arkadaş kalacağım.
Kendisini şahsen tanımamamışım
Fakat Ailesini tanıdığım kişiler de arkadaşım kalacaklar.
Fakat hiiç hatırlamadıklarımı sileceğim.
Kendimi tekrar tanıtayım.

Bursa Orhangazi Gemiç Köylüyüm.
69 Yaşımdayım.
Şerafettin ve Halidenin oğluyum.
Babamın babası Karamürselli
Babamın Annesi Yalovalı
Annemin babası Orhangazili
Annemin annesi Orhangazili
İlkokulu Köyüm Gemiçte, Ortaokulu Bursada
Liseyi ise İstanbulda okudum.
Askere gitmeden önce öğretmenlik yaptım.
Asker dönüşü önce İstanbul Belediyesinde
daha Sonra ise Netaşta çalıştım.
Emekliliğime dört sene kala Tensikatla işten çıkarıldım.
Bu dört seneyi İhlas Holding bünyesinde çalışarak tamamladım.
Şimdi emekliyim.
Torunlarımla beraberim.
İstanbul'un belirli ilçelerinden bilhassa Kadıköy ve Ümraniyeden
çok arkadaşım var.
Gebzeden
Yalovadan
Sakarya Akyazıdan
Orhangaziden
Gemlikten
Bursadan
İstanbul, İzmir ve Ankaradan da
arkadaşlarım var.
Askerliğimi Kayseride tamamladım.
Okul ve Asker arkadaşlarım var.
İş arkadaşlarım var.
En yürekli sendika da
Türkiye Maden İş Sendikasında
Ünite Temsilciliği yaptım.
Diske bağlı bu sendikanın,
Türkiyedeki İşçi haklarının elde edilmesinde;
TARİH YAZDIĞINI BİLMEYEN YOK GİBİDİR.
Sizleri selamlıyorum.
Arkadaşlıktan çıkardığım insanların kırılmamasını arzu ediyorum.
Eğer bir yanlışlık yaparak,
tanıdıklarımı dahi tanımamış olarak işaretlemişsem...
BENİ İKAZ EDİNİZ. KENDİNİZİ DETAYLI ANLATINIZ.
NE OLUR KIRILMAYINIZ.
 ŞERAFETTİN GÜLER OĞLU

HASAN GÜLER..

Zencefil`in Faydaları

Zencefil`in Faydaları


Vatanı Güney Asya’dır. Birçok bilim adamı tarafından çeşitli alanlarda araştırma yapılan, içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri bulunan, birçok hastalığa şifa, 2000 yıldır dünyanın bir çok ülkesinde geçmişten günümüze hem gıda hem ilaç olarak kullanılan her evde bulunması gereken bir bitkidir.
Zencefilin faydaları o kadar çok ki… Bunlardan bazılarını anlatalım...
Karaciğeri, mideyi ısıtıp kuvvetlendirir.
Hazmı kolaylaştırır.
Bağırsakları güçlendirir.

Ameliyat sonrası görülen bulantı ve kusmalara karşı çok etkilidir.

Dünyanın birçok ülkesinde kemoterapide mide bulantılarının azalmasında kullanılmaktadır ve birçok bilim adamı kanserle savaşta destekleyici tedavi olarak kullanılabileceğini kabul etmektedir.

Kalp ritminin düzene girmesini sağlar.

Kan basıncını düzenler, kanı sulandırır ve kolesterolü düşürür.

Solunum yollarını açar ve metabolizmayı hızlandırır.

Bağışıklık sistemi için son derece önemli bir bitkidir.

Baş ağrılarını giderir, uykuyu rahatlatır.

Diyabet hastalarında kan şekerinin dengede tutulmasını sağlar.

Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalarda da etkilidir. Hamilelere günde 3 taze dilim (25 gr ) zencefille demlenmiş çay ya da bu miktarın yemeklerine katılması önerilmektedir. Daha fazla tüketilmesi tavsiye edilmez.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında, soğuk algınlığında ve iltihaplarda kullanılır.

Süte ve unlu gıdalara eklendiği zaman hazmı kolaylaştırır..

Bağışıklık sistemini güçlendiren ve kanseri önleyen, tüm sistemleri dengeleyen karışım;

1 limon suyu

300 gr su

50 gr taze zencefil suyu (1 yemek kaşığı)

1 çay kaşığı çörekotu yağı


Biraz bal veya pekmez ile tatlandırılır, her sabah aç karnına 40 gün boyunca içilir.

Dikkat! Diyabet hastaları bal ve pekmez kullanmadan içmelidir.

Taşıt tutmalarına karşı kullanılan karışım;

Yolculuğa çıkmadan 1 saat önce 1 çay kaşığı zencefil tozu, 1 bardak kaynar suyun içine koyulur ve ılık bir şekilde tüketilir.

Mide bulantılarında;

1 gr toz zencefil 150 ml kaynar suyun içerisine koyulur, ılık bir şekilde günde 2 veya 3 kez yemeklerden 1 saat önce ya da yemekten 2 saat sonra içilir.

Dikkat! Kan sulandırıcı ilaç alınıyorsa zencefil kullanılmamalıdır.

ZENCEFİL… KANSERE KARŞI KULLANILAN EN ETKİLİ BİTKİLERİN BAŞINDA YER ALIR

    Kullanıldığı yerlerden bazıları.

İştah açıcıdır,
Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar,
Mideyi düzenler,
Mide bulantılarını giderir,
Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir,
Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar(colic),
Solunum yollarını açar,
kanın yapısını daha akışkan hale getirir(ki bu kalbin daha rahat çalışmaı demektir)
Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir.
Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır(oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur)
Kalp ritminin düzene girmesini sağlar,
özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır.
Baş ağrılarını giderici özelliği vardır.
Uykuyu rahatlatır,
Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür,
Zencefilin:
Bu ve buna benzer daha bir çok faydaları vardır,


Zencefil kullanırken: DİKKAT

Zencefili asla 2 (iki) yaşından küçük çocuğa vermeyiniz.
Günlük 4 gr dan fazla zencefil kullanmayınız.
Hazırladığınız zencefili 1 defada değilde günün değişik saatlerinde 2-3 defada tüketiniz.
Bir yetişkin ağırlığının 70 kg olduğunu unutmayınız.
Çocuklarda yetişkin ağırlığına göre dozu düşürerek veriniz. 
Mesela 20 kg bir çocuk için hesap şöyle olmalıdır.
 70/20=3 bu durumda yetişkine hazırlanan doz 3 e bölünür ve kullanılır.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Osmanlı Devletinde Meşrutiyet Dönemi

MEŞRUTİYET
 Hükümdarın yetkilerinin anayasa ile sınırlandı­rıldığı yönetim biçimine Meşrutiyet denir. 
Bu sistemde hükümdar anayasa ve halkın iradesi ile kurulan meclis tarafından denetlenir.
 Osmanlı tarihinde 23 Aralık 1876 dan 13 Şubat 1878 e kadar ve 23 Temmuz 1908 den 16 Mart 1920 tarihine kadar olan iki ayrı devreye meşrutiyet devirleri adı verilir.
 1. ve 2. Meşrutiyet'i de Padişah İkinci Abdülhamit ilan etti. Tanzimat Döneminde Osmanlı Devleti'nde anayasal yönetime geçilmesini savunan Genç Osmanlılar (Jön Türkler) Cemiyeti kuruldu. Bu cemiye­tin önde gelen isimleri Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Mithat Paşa'dır. Jön Türkler Meşrutiyetin ilan edilmesi ile azınlıkların da yönetime katıla­rak ülkenin parçalanmasının önlenebileceği düşüncesini savunmaktaydı. Jön Türklerin çalışmaları sonucunda Meşrutiyet'e karşı olan padişah Abdülaziz tahttan indirilerek yerine V. Murat tahta çıkarıldı. Fakat V. Murat kısa bir süre sonra hastalanması sonucunda Meşrutiyet ilan etmeyi kabul eden II. Abdülhamit tahta çıktı. 
MEŞRUTİYETİN İLANI 
 23 Aralık 1876'da Osmanlı Devleti'nin ilk anayasası olan Kanun-ı Esasi ilan edildi. Kanun-ı Esasi'nin ilan edilmesi ile Osmanlı Devleti'nde Meşrutiyet Dönemi başladı. 
II. Abdülhamit 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek 14 Şubat 1878'de meclisi süresiz olarak kapattı. Ülkeyi tek başına yönetmeye devam etti. Meclisin kapatıl­masıyla I. Meşrutiyet Dönemi sona erdi 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi'nin ilan edilmesinden 14 Şubat 1878'de padişah II. Abdülhamit'in meclisi kapatması­na kadar geçen süreye Osmanlı tarihinde I. Meşrutiyet Dönemi denir.
 1. Meşrutiyet: Osmanlı'yı yıkılmaktan kurtarmak. Azınlıkların devlete bağlılığını arttırmak için ilan edildi. Meşrutiyetin ilanıyla:
Padişahın yetkileri şeklî olarak kısıtlanmıştır. Gerçekte böyle bir yetki kısıtlaması söz konusu değildir. 
I. Meşrutiyetle halk, ilk olarak dolaylı da olsa yönetime katılmıştır. ,
I. Meşrutiyet'in ilanının en önemli sebebi impara­torluğu dağılmaktan kurtarmak, dil, din, ırk ayrımı gözetme­den bir Osmanlı toplumu meydana getirmektir. Meşrutiyet özellikle kendisinden sonra gelecek siyasi olayla­ra öncülük etmesi ve Osmanlı vatandaşlarının yasal olarak eşitliğini öngören demokratik fikirlerin ortaya çıkması, ana­yasal bir rejim olması yönünden önem taşır. Osmanlı halkının kanunlar önünde eşit olduğu Meşrutiyet’ in ilanıyla kabul edildi.
 II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ (1908-1918)
 1908 yılında İttihad ve Terakki Partisinin önde gelen isimleri, Enver Bey ve Resneli Niyazi Bey öncülüğünde Makedonya'da padişa­ha başkaldırdı. Bu durum üzerine padişah 23 Temmuz 1908'de Anayasayı (Kanun-i Esasi) yeniden yürürlüğe koydu. Böylece II. Meşrutiyet Dönemi başladı. 13 Temmuz 1908'den 1920 tarihine kadar geçen döneme II. Meşrutiyet Dönemi denir. 
Meşrutiyetin yeniden ilan edil­mesinden sonra yapılan seçimleri İttihad ve Terakki Cemi­yeti kazanmıştır.
 31 Mart Vak'ası 
 II. Meşrutiyet'in getirdiği özgürlük ortamından yararlanan Meşrutiyet karşıtları Meşrutiyet sistemini yıkmak amacıyla İstanbul’da bir ayaklanma çıkarmışlardır. Türk siyasi tarihinde anayasal sistemi yıkmaya yönelik çıkarılan ilk isyan, 31 Mart Olayı'dır. Ayaklanmanın yayılması üzerine Selanik'te oluşturulan "Hareket Ordusu" İstanbul’a gelerek ayaklanmayı bastırdı. (13 Nisan 1909) 31 Mart Ayaklanması'nı bastıran Hareket Ordusu'nun kur­may başkanlığını Mustafa Kemal yapmıştır.
 Padişah II. Abdülhamit tahttan indirildi. 
Yerine V. Mehmet (Mehmet Reşat) tahta çıkarıldı. 
Kanun-i Esasi'de değişiklik yapılarak padişahın yetkileri sınırlandırıldı. Meclisin yetkileri arttırıldı. Bu değişikliklerle; Padişahın meclis kapatma yetkisi ve diğer yetkileri sonlandırıldı. Hükümet padişaha karşı değil meclise karşı sorumlu hale getirildi.
 İttihad ve Terakki Dönemi 
1908'de I. Meşrutiyet'in ilanından 1918 yılına kadar geçen zamana "İttihad ve Terakki Dönemi" de denir. 
İttihat ve Terakki Partisi,İngiltere, Fran­sa ve Rusya'ya karşı Almanya'nın yanında yer almıştır. Denge unsuru olarak diğer büyük devletlere karşı, Alman İmparatorluğu'nu kabul etmişlerdir.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Merkez Parti adıyla yeni bir parti kuruldu!




Merkez Parti adıyla yeni bir parti kuruldu! 
Mer­kez Par­ti­'nin kurucusu olan Prof. Dr. Abdurrahim Karslı kimdir?
 10.12.1964 tarihinde Erzurum ilinin, Horasan kazasının Yıldıran köyünde doğdum.
 İlkokulu köyümde bitirdikten sonra, ortaokulu Erzurum, Yavuz Selim Orta Okulu’nda,
 liseyi Erzurum ilinin Pasinler kazasında ( Pasinler Lisesi Matematik Bölümü ) bitirdim.
 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdım.
 Dört yıllık lisans tahsilimi 1984 tarihinde, Haziran döneminde bitirdim. 
 1995 yılında "İcra Tetkik Mercii Karaları’nın Temyizi ” isimli kitabımı bastırdım. 
19 Kasım 1995 tarihinde Doçentlik Merkezi dil sınavlarına katıldım ve başarılı sayıldım.
 11.1.1996 tarihinde Yardımcı Doçentliğe atandım.
 Yine 1996 yılında Prof.Dr. Saim Üstündağ ile birlikte hazırlamış olduğumuz "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun” isimli kitabımız neşredildi.
 1998 yılında Sayın Üstündağ ile birlikte "İcra ve İflas Kanunu ve ilgili mevzuat” derlemesi hazırlandı.1999 yılında Prof.Dr. Saim Üstündağ ile birlikte hazırladığımız "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun”isimli kitabın ikinci basısı yapıldı. 
Yasa Hukuk Dergisinde (Mayıs 1998 ) Kısa Kararla Gerekçeli Karar Arasındaki Çelişki ve Bunun Çözüm, isimli makalem yayınlandı. 2001 yılında daha önce doçentlik tez çalışması olarak hazırladığım ve teamüle göre doçentlik tezi olarak kabul edilen "Medeni Usul Hukuku’nda Usuli İşlemler”, isimli eserim tarafımdan neşredildi. 
 29.11.2001 tarihinde doçentlik sınavında başarılı sayılarak doçentlik unvanını aldım. 
İstanbul Barosunun, çeşitli Üniversitelerin, Fakültelerin ve enstitülerin, vakıfların ve derneklerin düzenledikleri toplantılarda konferanslar ve seminerler verdim ve tebliğler sundum. 
2010 yılında İcra İflas Hukuku Ders Kitabını, teori ve pratiğe yönelik olmak üzere neşrettim ve 04. Mart 2010 tarihinde Profesör kadrosuna atandım.
 2011 yılı içinde çok sayıda yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük atama jürilerinde bulundum.

 Basın toplantısında 
konuşan Merkez Partisi Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Abdurrahim Karslı, Merkez Partisi'nin kuruluş amacına ilişkin, "Harekatımızın esas amacı samimiyet. Ortak aklı üretmeye çalışacağız. Huzurlu bir faaliyette bulunacağız. Bundan sonra azarlanmayacak, kovulmayacaksınız. Bizim için hayat bir mektep olacak. Bu memlekette her şey olmak mümkün. Ama ahlaklı, hukukla yaşamak adeta mümkün değil. Ne olacağı hiç belli değil. İktidar ve muhalefetin ülkemizin getirdiği bu karmaşadan, bu sıkıntıdan kurtarmak için, vatan, namus, adalet, din için birlik ve beraberliğimizi tesis etmek için tüm insanlarla birlikte bir hayat tanzimi için Merkez Partisi olarak vekalet istemek için bugün kuruluşumuzu gerçekleştirdik" diye konuştu. AK PARTİ'DEN GELENLER OLACAK Yeni partiden AK Parti'nin çekineceğini belirten Karslı, "Kork­sun­lar hem de çok kork­sun­lar. 500 il­çe 50 il yö­ne­ti­mi­ni gö­rev­den al­mış­lar. Tüm bu isim­ler Mer­kez Par­ti­'ye ge­le­cek. Biz as­lın­da sa­de­ce AK­P'­nin de­ğil, Tür­ki­ye­'de­ki si­ya­se­tin al­ter­na­ti­fi ol­mak is­ti­yo­ruz.

Milletin Sesi Hareketi Lideri Prof. Dr. Abdurrahim Karslı, Medyatime ekranlarında Genel Yayın Müdürümüz Hakan Uyanmış’ın canlı yayın konuğu oldu. Hareketin başlangıcı ve geleceği ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Abdürrahim Karslı cemaatler ile ilgili görüşlerini de paylaştı.

Merkez Partisinin açılışına katılan davetliler..
Milletin Sesi Hareketi Lideri Prof. Dr. Abdurrahim Karslı İşte o canlı yayın: