TGRT BELGESEL


TGRT HABER

hastane_randevu.jpeg

GEMİÇ KÖYÜ SAYFASI

29 Haziran 2014 Pazar

BU ÜLKENİN VATANDAŞLARINA



Sevgili Dostlar
Adına TÜRKİYE  denilen, yeşillikler içinde bir vatanımız var.
Bu ülkenin insanları, dünyanın en hür ülkesinde yaşıyorlar. Herkes düşüncesinde, inancında serbesttir. Kimse kimseye inancından dolayı ikinci sınıf muamelesi yapamaz. Bu ülkede asırlardır yaşayan atalarımız, bu ülkenin  tamamının sahipleridirler. Babamızdan bağ, bahçe, ev kalmamış olabilir. Atalarımızdan bize bu Türk Vatanı kalmıştır. Bu toprakların  tapusu Türk Milletine aittir.
Türkiye Cumhuriyeti'ne  vatandaşlık adıyla bağlı olan her  ferdin, Türk olduğuna dair bir ANAYASA hükmü var zannediyorum.

"Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlık durumu kanunla düzenlenir. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmıyan bir eylemde bulunmadıkça, vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz."
  Öyleyse bu ülkenin vatandaşı olan her insanın, bu vatanın da sahibi olduğunu bilmeliyiz.  Bu memlekette kendilerine TÜRK demeyen, denmesine de kızan bir vatandaş topluluğumuz var.
Burada bir acı gerçeği haykırmak isterim.
 Anadoluda yaşayan, medeni kanunu tanımayan, en az dört kadınla evlenen ve kendilerine Türk denmesini de istemeyen vatandaşlarımız var. Bu vatandaşlarımızın en az 15-20 çocukları var. 
Bu gerçek, apaçık ortadadır. Son hamle olarak ileri sürülen çözüm sürecinde, bu nüfus daha da çoğalacaktır.
Bu insanların kafalarında geçim derdi yoktur.  Gerektiğinde  elektrik direklerinden, parasız enerjilerini alabiliyorlar.
Ya da elektirik faturasını ödemiyorlar. Bu anlayışta olan insanlarımızın ekonomimize katkıları olmamasının yanında, nüfusumuza kat be kat katkıları olmaktadır. 
Yakın gelecekte, Türkiye nüfusu, kendilerine TÜRK diyemeyen insanların çoğunluğunda olacaktır.
Allahu teala yine de bizi koruyor. Karadeniz Bölgemizde yaşayan ve Türkiyenin çimentosu diye tanımlayacağımız ve gerektiğinde bu vatan için canlarını esirgemeyen vatandaşlarımız da hızla çoğalıyor. Onların da iki ve daha fazla hanımları var. Çocuk sayıları da her baba için on-onbeş 
civarındadır. Türk olmaktan gurur duyan. Üreten. Ekonomiye katkı sağlayan bu insanlarımızı da burada minnetle anmak gerekiyor.
Ey bu yazıyı okuyan, şehirlerde yaşamakta olan vatandaşlarımız. Ya hiç evlenmiyorsunuz. Ya da geç evleniyorsunuz. Kırk yaşından sonra, evlenenin çocuğu olmaz. Olsa bile maraz olur. Gittikçe nüfusunuz azalıyor. Bir etrafınıza bakın. Çok değil elli yıl sonra, kent nüfusu yenilenecektir.
Tabii bu insanlar da kendi düşüncelerine eş partilere, oy verecektir. Lüks semtlerin, yöneticileri değişecektir.
Başbakanı dinleyin. Evlenin. En az dört çocuk sahibi olun. Çocuklarınızı da evlendirin. Onlar da nüfusun artmasına yardımcı olsunlar.

Yukarıdaki bilgilerin ışığında tekrar yazıyorum.
Türkiye'deki  insanların çoğunluğuğu, binlerce yıl önce de bu topraklarda yaşadığı gerçeğini herkes bilmektedir. Türk Milleti 1071 Malazgirt Zaferiyle Anadoluya gelmedi. Daha önce de geldi. Uygarlıklar kurdu. Onun için Anadolu çabucak türk yurdu oluverdi.
Türkleri bu topraklarda yapılan savaşla ilk defa yenenler, İranlılar oldu. İrandan Atinalı İskender'e, Ondan da Romalılara yani Bizanslılara geçmiş. Bizanslılardan Anadoluyu, Müslüman Arablar almış. İslamiyetin Türkler Tarafından kabul edilmesiyle Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan, 1071 yılında ve bir daha  da çıkmamak üzere, Türk Yurdunu tekrardan fethetmiştir.
“Burada kullanılan Türk kelimesi,  bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsamaktadır.
Türk kimliğinin altında, Kürt, Çerkez, Tatar, Boşnak, Laz, Abaza, Gürcü, Ermeni, Rum, Yahudi alt kimlikleri vardır.  Türk Devletini bölüp yok etmek isteyen bazı çevreler, Türkiyeli Tanımını kullanmaktadırlar.

Aman bu oyuna alet olmayalım.

Bizi de birliğe alın diye, çaba harcadığımız Avrupa devletlerinin anayasalarına  göz attığımızda “Alman”, “Fransız”, “İtalyan”, “Yunan” gibi kavramları görüyoruz.  
İngilteredeki, ingilizim, Fransalı "Fransızım", Almanyalı "Almanım" derken, Türkiye’dekiler,  "Türküm" demekten kaçınıp "Türkiyeliyim" derse,  olur mu?

Türkiye'nin bayrağına,  Türk bayrağı  denildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da,  Türk milleti  denilecektir. 
Bugünlük bu kadar yeter, diyelim.

27 Haziran 2014 Cuma

SANDALYEDE NAMAZ OLMAZ


CAMİDE NAMAZ KILMA ADABI..

CAMİDE NAMAZ KILMA ADABI.. |  görsel 1
CAMİDE NAMAZ KILMA ADABI.. |  görsel 2
Sandalyede namaz

Sual: Birçok camilere sandalyeler konmuş. Sandalyede namaz kılanlar, (Dinde kolaylık olduğu, güçlük olmadığı için sandalyede namaz kılıyoruz) diyorlar. Doğru mu?
CEVAP 
Doğru değildir. Dinde güçlük yok demek, (Size güç gelen ibadetleri yapmayın veya bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir. Dinimizin izin verdiği ruhsatlardan istifade edilir. Camiye kadar gelen kimse yere de oturabilir. Secde edemiyorsa, ayaklarını kıbleye doğru uzatarak ima ile namazını kılar. Yahut sandalyeye oturup ayaklarını başka bir sandalyenin üstüne koyabilir.

Sual: Diyanet İşleri Başkanlığının, cuma hutbesi olarak okuttuğu, müftülüklere gönderdiği tamimde ve diyanetin resmi web sitesinde, camilerde sandalyede namaz kılmanın, özellikle sabit oturakların bulunmasının yanlışlığı ve yerden kalkamayacak kadar özürlü mesela felçli olanların dışında sandalyede namaz kılmanın caiz olmadığı bildirilmektedir. Bu tamime rağmen, niye hâlâ camilere sandalye veya tabure taşıyanlar görülmektedir?
CEVAP
Camiye kadar yürüyerek gelebilen insanın, sandalyede namaz kılmasında bir zaruret yoktur. Maalesef şimdi ne Diyanetin tamimleri, ne de muteber eserler dikkate alınıyor. Herkes kendi aklını ölçü kabul ediyor. (Niye olmasın bal gibi olur) diyerek aklına göre hareket ediyor. Sandalyeye bağlı felçliler hariç, sandalyede namaz kılmak caiz değildir.

Öte yandan dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.
 ​​http://www.namazsandalyesi.com/seccade.aspx
http://www.namazsandalyesi.com/BayKullanim.aspx
http://www.namazsandalyesi.com/BynKullanim.aspx
YUKARIDAKİ LİNKLERE TIKLADIĞINIZDA İŞİN TİCARETE KADAR GİTTİĞİNİ GÖRECEKSİNİZ. KİM BU İNSANLAR. NİÇİN İBADETLERİMİZİN İÇİNE BİRŞEYLER İLAVE EDERLER. BİR KERE BUNLAR DİN DÜŞMANLARIDIR. İKİNCİSİ BUNLAR ÖMRÜNDE NAMAZ KILMAMIŞLARDIR..BU CESARETİ CAHİLLİKLERİNDEN ALIYORLAR. BİLMİYORLAR. BİLSELER BÖYLE ŞEY YAPMAZLAR..


KİLİSE ÖZENTİSİ
“1400 yıllık İslam tarihinde görülmemiş bir hadise ile karşı karşıyayız. Konu şudur: Camilerin arka tarafına haddinden fazla sandalyeler konulmuştur ve yaşlı kimselerin bir kısmının sandalyede oturarak namaz kılması istenmektedir. Bu sandalye işi kendi kendine oluşmamıştır. Bazı imamlara baskı yapılmış, sandalye sayısını çoğaltmaları istenmiştir. Ne lüzumu var efendim diyenler, üstü kapalı bir şekilde tehdit edilmiştir. 
Birileri, bir zihniyet camilerimizi kiliselere benzetmek istiyor! Ehl-i Kitab da cennetliktir diyenler camilerimize karışmasınlar. Fıkıh kitaplarımızda, camilere sandalye konulmaz diye bir hüküm yoktur diyen çok bilmişlere kanmayınız. 

Dinî kültürü, ilmihal ve fıkıh bilgisi yetersiz olan kimselerin sandalyede namaz kılmalarını teşvik etmek bir zulümdür, bir aldatmacadır. Sinsi metotlarla camileri kiliselere benzetmek isteyenlere teessüf ediyorum. (Mehmet Şevket Eygi)
Acaba Diyanet bu garabete ne diyor? Dahlim yok diyerek bu işten sıyrılamaz; camilerimizi bu çirkin görünümden kurtarmak için dahli kaçınılmazdır! (Türkiye Gazetesi,)







OYUNA MI GELİYORUZ
Son birkaç senedir; yürüye yürüye câmiye gelebilen, câmi ve apartmanlarda merdivenleri çıkabilen, pikniğe gidip bağdaş kurup oturabilen, evinde bir bacağını altına alıp koltukta ve sandalyede oturabilen nice kimseler câmide namazlarını sandalyede kılıyorlar. 
Onları gören bazıları da Demek ki böyle de olabiliyormuş. Benim ağrım-sızım var. diyerek bir sandalye ediniveriyor. Bazı câmilerde namaz kılmak için sâbit oturma yerleri bile yapılıyor. Hatta bazı yerlerde sıralar konulmaya başlanmış.
Câmilerde sandalye ve sandalyeyle namaz kılanlar niye habire çoğalıyor? Sebebi sandalye hastalığı(!)nın çoğalması mıdır, yoksa câmi cemaati olarak bir oyuna mı geliyoruz? 
İnsanın hareketine engel olan romatizma, bel ağrısı, baş dönmesi gibi hastalıklar yeni değil eskiden beri var. Sandalye de eskiden beri var. Ama sandalyede namaz eskiden beri yok; yeni bir şey...
Bir arkadaşım geçen ay Lübnana gidip geldi. Diyor ki: Bir câmiye girdim, cemaatin üçte biri namazını sandalyede kılıyor.
Türkiye buna doğru mu gidiyor veya götürülüyor? Oyuna mı geliyoruz? Ve bu neyin nesi?..
Hangi hasta olursa olsun, hepsinin cevabı fıkıhta yerini aldığı halde, 1400 seneden sonra, (eski köye yeni âdet, kadîm fıkha nevzuhur bir madde eklercesine) namazı sandalyeye bağlamanın ve câmileri sandalyeyle doldurarak mâbedlerimizin kiliseye benzemesine bîgâne kalmanın mazereti olabilir mi? (Ali Eren)




AYAKTA DURAMAYAN BU ŞEKİLDE HALININ ÜZERİNDE NAMAZINI KILABİLİR.
HALIYA DA OTURAMAYAN, BU ŞEKİLDE SANDALYE ÜZERİNE OTURUR. AYAKLARININ UZANDIĞI YERE BİR TABURE KOYARAK AYNI HİZADA TUTAR VE NAMAZINI EDA EDER.



BU DURUMDA OLANLARA CUMA NAMAZI BİLE FARZ DEĞİLDİR. BÖYLE YÜRÜYEMEYECEK KADAR HASTA MÜSLÜMANLAR, İBADETLERİNİ EVDE YAPABİLİRLER.
Ramazan ayı dolayısıyla camilerimiz dolup taşıyor. Bu aşırı sıcaklara rağmen dinin temeli olan namaz için camilere koşuluyor. Maalesef birileri de sinsice bu namaz ibadetini boşa çıkartmak için uğraşıyor. Nasıl mı? Dinde yeri olmayan; taburede, sandalyede, sırada namaz kıldırarak... Çok şükür birçok meslektaşımız bu oyunun farkında. Tepkilerini de çok güzel bir şekilde yerine getiriyorlar: 
Camilerimizde öyle görüntüler yayılıyor ki, dışarıdan bakanlar, cemaatin bir bölümünün harp gazisi, ya da ortopedik sorunlar başta olmak üzere çeşitli dertlerden muzdarip hastalıklı kişiden oluştuğunu sanabilir.
Tatil vesilesi ile muhtelif yerlerde seyahat halinde iken, birçok camide daha önce bu kadarına rastlamadığım bir görüntü ile karşılaştım. Bartının 3 bin nüfuslu bir beldesinde, en fazla 200 kişinin namaz kılabildiği bir camide tabureye oturarak namaz kılan en az 30 kişilik bir grubu fotoğraflama imkânı buldum. Bu kadar az sayıda cemaatin arasında bu kadar çok tabureli insanın bulunması ne derece normal bilemiyorum. Harpten çıkmış bir ülkenin gazileri ile dolu bir cami gibi his oluşuyor insanın içinde.
Yine Zonguldak Ulucamide, sağlı sollu 20 şerli oturma grubu halinde 40 kişilik oturma düzeni gördüm. Biz namaza yetişemeyip kendimiz kıldığımız için, sordum, bu oturaklar namaz sırasında yetmiyor bile dediler. Aynı gün ikindi namazının son rekatına yetişebildiğimiz Zonguldak İHL önündeki camide 7 kişi hocanın arkasında saf tutmuş namaz kılarken, 5 kişinin en arkada kendileri için ayrılmış uzun bankta oturarak namaz kıldıklarına şahit oldum. (Prof. Dr. Osman Özsoy)

27.Haziran 2014





Diyanet İşleri Başkanlığı, son günlerde camilere tabureyle gidenlerin sayısı artınca devreye girdi. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu cami cemaatlerini bu konuda bilinçlendirmek için, tabure konusunda görsellerin de bulunduğu bir açıklama yayınladı. Bildiride camide nasıl oturulması gerektiği anlatılırken, hasta vatandaşların namazlarını nasıl kılacağı ve görsellerle vatandaşlara sunuldu. Fatih Sümbül Efendi Camii’nin girişine de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan tabure bildirisi asıldı.

26 Haziran 2014 Perşembe

HASFRET DUYULAN YER



HASRET DUYULAN YER

Bu blog sayfasının ismini "hasret duyulan yer" diye adlandırdım.
Yukarıdaki tarayıcıya bakarsanız, göreceksiniz.
http://hasretduyulanyer.blogspot.com.tr/
Özlenen ülke derler ya, işte öyle birşey.
Ve yukarıda yazdığım isimle, uzun zamandır BLOG SAYFALARINDAYIM.
benden selam olsun dedim.
Selam dolu yazılar yazdım.
Yaş nerdeyse yetmişe geliyor.
Şu an altmışsekiz yaşımdayım.
Okumayı, çok seviyorum.
Daha çok çok eksiğim var, biliyorum.
Yorumlarınızı da bekliyorum.

25 Haziran 2014 Çarşamba

BİR UZUN SOLUKLU NEFES İÇİN



BİR UZUN SOLUKLU NEFES İÇİN, BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDEKİ TÜM MİLLETVEKİLLERİNİN, ORTAK  ÇABASINA İHTİYAÇ VARDIR.
Türkiye elden gidiyor. Bir parelel yapının herşeyi bu kadar çabuk tepe- taklak edeceğine inanmıyorum. İnananlar varsa da şaşarım. O zaman bizim ülkemiz gerçekten kurtuluş savaşı vermemiş, halihazırda dışarıdan kontrol edilen bir müstemleke midir? 
Hayır ! diyorsanız şimdi can kulağı ile dinleyin. Bir kere mevcut iktidarın karşısında olmayı bırakalım. Bu iktidar TBMM den güven oyu almış ve 2002 den bu yana görevine devam ediyor. Her seçimde de aldığı oylarını katlayarak büyüyor.
Mecliste en büyük gruba sahip bir partidir. Diğerlerini toplasan onun yarısı kadar etmiyorlar.
Bu seçim sisteminden kaynaklanıyor.
Verdiğimiz oyların tam karşılığını alamıyorsak, gezi olayları, ya da tencere tava hareketlerini bırakalım.
Mitinglerimizde bir tema olsun. Önce bu çarpık seçim sistemi değiştirilmelidir.
Zenginler daha zengin oldu. Orta halliler fakir, fakirler yoksul oldu. Yoksullar ise, Kızılay Tarafından sözüm ona yemek verilerek, ya da huzur evlerinde bakılarak hayatta tutuluyorlar.
Bunlara bir çare aranmalı, yapılacak mitinglerde...
..............................................................

Esnafımız, açılan büyük alışveriş merkezleri sayesinde tuş oldu.. Hangi esnaf borçlu değil, bir tane gösteremeyiz.
İşyeri sahipleri ürettiği malları, satamaz durumdalar. Bu yerler  Organize Sanayii Bölgelerindeler. Bir Ehli insaf gitse, bu şirket sahiplerinin hatırını sorsa, bin AH ! işitecektir.
Köylümüz perişan. Ürün fiyatları 2002 yılının çok çok gerisinde kaldı. fakat bir ürünü yetiştirme maliyeti ise kat be kat arttı.
İşsizlik aldı başını gidiyor.
Sendikal Hareketler, sınırlı.
Öğranci ve öğretmenlerin dahi sıkıntıları var..
Şikayeti olmayan bir Allah'ın kulu yok gibi..
Çünki Darbe Anayasası vatandaşın elini kolunu bağlıyor.

Bu Anayasa bir an önce değişmelidir.

Yine de mevcut iktidar partisi oylarını her seçimde artırıyor.
Bunu inceleyip, bizi aydınlatacak bilim adamına ihtiyaç var.
Fakat kendi tesbitimi söyleyeyim.



Daha önceki koolisyon hükümetlerinden öyle çektik ki, bir daha yaşamamak için, bu yeni partiye oy verdik. Veriyoruz.

Yoksa kimse bu gidişattan memnun değil.
Yazımızın başında yazdık. Parti farkı gözetmeden tüm milletvekillerine ve söz sahibi aydınlarımıza sesleniyorum.
Yepyeni bir harekete ihtiyaç var.
Hemen yarın meclise, bir araştırma önergesi veilmeli..
Ençok vergiyi kimler veriyor?
Ençok kimler kazanıyor?
Cevap soruda var. Kazanmak deyince, para akla gelir. Para da bankadadır.


Bankalar bir kredi kartı furyası başlattı. Geliri olsun, olmasın herkese bu kartları dağıttı.
İlk aylar iyi gitti. Dikkatli davranıldı. Fakat işsizlik baş gösterince ya da paralar ihtiyaçlara yetişmeyince, Kartlar sandıktan ceplere düştü. Bankalara da faiz  gelirleri başladı. Borcunu ödeyemeyen, bankamatikten çektiği krediyle,  ödeyiverdi. Bir dahaki sefere borç daha da  fazlalaştı. Eğer elinde satacak birşeyi varsa sattı, kurtuldu. Yoksa bir ahbabından borç aldı. Bu borçla kredi kart borcundan kurtuldu. Fakat şimdi öyle bir haldeyiz ki, kardeş kardeşe bile ödünç para vermiyor. Ya gerçekten yok ya da yok, yok diyor.
Meclisimiz toplandığında bu sıkıntılara çare üretsin. Anayasaya aykırılığı yoksa, kredi kartları ve ödenemeyen kredi borçları için bir yapılandırma kanunu çıkarsın. Anayasaya aykırıysa bu çıkaracakları kanundan önce, bir uyum yasaları çıkarıp, içine seçim sistemini de düzenleyerek, oy birliği ile kabul etsin.
Haydi verdiğimiz oylarla seçilen, sayın milletvekillerimiz. Bütün parti grup temsilcileri, hep beraber imzalayacağınız önergeyi, başkanlığa sunun.
İnanın hiçbir kimse kaybetmeyecektir. Siz de, vatandaş da kazanacaktır.

EN ÖNEMLİ VE EN ANLAMLI KAZANIMI DEMOKRASİMİZ ALACAKTIR.
BİR OLALIM. BİRLİKTE YÜRÜYELİM. Kredi Kartı borcu olanlara da kendi bankası, kart borcu kadar kredi versin. Bu krediyi ise uzun vadeye bölsün. İnanın çok hayırlı bir iş olacaktır. Bu ekonomimiz için de makbul bir karar olacaktır.
Eğer bu yapılamazsa ülkede sosyal patlamalar olacaktır. Yapılabilirse ve bir de işçi-memur ve emekliye bir miktar zam verilebilirse, çok daha şahane günler gelecektir. Çünki bu verilen maaş artışları üretenlere soluk aldıracaktır.
İnsanlar sinek avlayan esnafa ellerindeki paralarla gidecekler. Köylünün ürettiği mal para edecek. Daha da önemlisi insanlarımız tasarrufa da önem verecekler. Bankalarda vadeli hesaplar artacaktır. Bu hesaptaki paralar ise, yine düşük faizle ve uzun vadeyle ihtiyaç sahiplerine geri dönecektir.


BİR UZUN SOLUKLU NEFES İÇİN,  MECLİSİMİZDEKİ TÜM TEMSİLCİLERİMİZİN ÇABASINA İHTİYAÇ VARDIR. YAPILACAK CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ, KOMŞULARIMIZDA YAŞANAN KRİZLER, BU YAŞANAN KURAK HAVALAR İKİNCİ PLANDA KALACAKTIR.
BİR OLALIM. BİRLİKTE YÜRÜYELİM. BÜTÜN TÜRKİYE İNSANI HER BAKIMDAN BÜYÜSÜN. UYGUN ADIMLARLA MEDENİ DÜNYAYA YÜRÜSÜN.

23 Haziran 2014 Pazartesi

BEĞENECEĞİNİZ BİR YAZI



22 Haziran 2014 Pazar

ARKADAŞIMIZ YOK



Facebook, Twitter, Blog, Blogcu, İnstragram Kısaca Sosyal Medya
Bu yukarıdakiler, bizim yeni aşkımız.
Bir bilgisayar başında
Ya da bir akıllı telefon elimizde
Yani bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya
Şair ne güzel söylemiş.
Bu yeni neslin hiç arkadaşı yok.
Yıllar önce de öyleymiş.
Yukarıdaki şiir şahidimiz.
Büyük Harflerle yazıyorum.
SOSYAL MEDYADAN BAŞKA ARKADAŞIMIZ YOK..

21 Haziran 2014 Cumartesi

BİLMEYENLER BİR BİLENE SORMALI


ALLAHU TEALANIN İSİMLERİNİ TESBİH ETMEK

Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. BİR DAVAYI DERT EDİNDİM. BAŞKALARININ KOLAYLIKLA ANLAYAMACAĞI ŞEYLERİ ANLAMAK VE ANLATMAK İSTİYORUM. NEYİ ANLAYACAĞIZ. NASIL ANLAYACAĞIZ. İNSANLARIN DÜŞÜNCELERİYLE, HEMDERT OLACAĞIM. BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.
ALLAHU TEALANIN İSİMLERİNİ TESBİH ETMEK

YÂ CEBBÂR: YÂ FETTÂH:YÂ GÂNİ:YÂ NUR:
YÂ REZZÂK:YÂ KÂFİ:YÂ KÂBİD: YÂ LÂTİF:
YÂ CEBBÂR: BU İSMİ ŞERİFİ HERGÜN 206 DEFA OKUYANDAN HERKES ÇEKİNİR. BU KİŞİYE HERKES SAYGI VE SEVGİ DUYAR.
1.YÂ LÂTİF: BU İSMİ ŞERİFİ PAZARTESİ GÜNÜ 129 DEFA OKUYANIN
HER NE MURADI VARSA, ALLAHU TEALANIN İZNİYLE OLUR.
2.YÂ KÂBİD: BU İSMİ ŞERİFİ SALI GÜNÜ 903 DEFA OKUYANA,
BORÇLUSU HEMEN PARASINI ÖDER.
3.YÂ KÂFİ: BU İSMİ ŞERİFİ ÇARŞAMBA GÜNÜ 111 DEFA OKUYANA,
DÜNYADA HER NE DİLERSE ALLAHU TEALA VERİR.
4.YÂ REZZÂK: BU İSMİ ŞERİFİ PERŞEMNE GÜNÜ 308 DEFA OKUYANA,
ALLAHU TEALA BOL RIZIK VERİR.
5. YÂ NUR: HER KİM BU İSMİ ŞERİFİ CUMA GÜNÜ 256 DEFA OKURSA.
ALLAHU TEALA O KULUNU HERKESİN GÖZÜNDE ŞİRİN GÖSTERİR.
6. YÂ GÂNİ: BU İSMİ ŞERİF CUMARTESİ GÜNÜ 1060 DEFA OKUNURSA,
OKUYANLAR, ALLAHU TEALA'NIN İZNİYLE, ZAMANIN ZENGİNİ OLUR.
(DEVAMLI OKUDUĞUNDA, BU ZENGİNLİK HİÇ BİTMEZ.)
7. YÂ FETTÂH: BU İSMİ ŞERİFİ PAZAR GÜNÜ 409 DEFA OKUYANIN,
ALLAHU TEALANIN İZNİYLE TÜM HACETLERİ TEZ VAKİTTE OLUR.

ALLAHU TEALANIN İSİMLERİNİ TESBİH EDECEK MÜSLÜMANIN, ÖNCE ABDEST ALIP O GÜNKÜ SABAH NAMAZINI EDA ETMESİ GEREKİR.
NAMAZDAN SONRA YUKARIDAKİ TESBİHLERİ ÇEKMESİ EVLÂDIR.
BU MÜSLÜMANDAN DÜNYADAKİ HERKES EMİN OLMALIDIR.
YANİ KİMSEYİ ÜZMEMELİ, HERKESE YARDIMCI OLMALI, EN ÖNEMLİSİ ALLAHU TEALANIN YARATTIKLARINI, ALLAHU TEALANIN RIZASI İÇİN SEVMELİDİR.

YÂ CEBBÂR: BU İSMİ ŞERİFİ HERGÜN 206 DEFA OKUYANDAN HERKES ÇEKİNİR. BU KİŞİYE HERKES SAYGI VE SEVGİ DUYAR.
YÂ CEBBÂR: YÂ FETTÂH:YÂ GÂNİ:
YÂ NUR:
YÂ REZZÂK:YÂ KÂFİ:YÂ KÂBİD:
YÂ LÂTİF:



Esmâ-ül hüsna, Allahü teâlânın güzel isimleri demektir. Arapça orijinal yazılışları için buraya tıklayınız!


AMAN HA!! DİKKAT EDELİM SEVGİLİ DOSTLAR.
"Bir söz ile insan küfre düşer, bir söz ile imana gelir."
ALLAHU TEALA İKİ KULAK BİR DİL VERDİ.
ÖNCE DİNLEYELİM. DÜŞÜNELİM. SONRA KONUŞALIM.
BİLMİYORSAK HİÇ KONUŞMAYALIM.
BİR BİLENE SORALIM.


TÜRK MİLLETİNİN DOSTU, KARDEŞİ, YARDIMCISI, KORUYANI YİNE TÜRK MİLLETİDİR.







Bu makaleyi aşağıdaki videoları paylaşmak için, yazdım.

Türk'ün Türk'ten başka dostu yok.
Dostlarımızı çoğaltmak için, evlenelim.
Doğum kontrolü, nüfus planlaması yapmayalım.
Şimdiye kadar yaptık da ne oldu?
Bu topraklar yine insanlarla doldu.
Fakat, bu insanlar bize dost olmadılar.
Aksine düşman oldular.
Düşmanlarımıza kardeşim diyoruz.

Kardeşimiz ancak TÜRK MİLLETİDİR.



Korkaklar her gün, cesurlar bir kez ölür.

BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR 

TOPRAK EĞER ÜSTÜNDE ÖLEN VARSA VATANDIR