TGRT BELGESEL


TGRT HABER

hastane_randevu.jpeg

GEMİÇ KÖYÜ SAYFASI

İSLAMİYET etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İSLAMİYET etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2014 Cumartesi

SİZLERE TÜRK MİLLETİNİ ANLATACAĞIM








Ey Türk titre ve kendine dön.
Diyorlar ki: Türkiye toprakları üzerinde, Kürt, Gürcü, Arab, Zaza, Roman, Arnavut, Boşnak, Türk veya hangi kökenden olursak olalım, hepimiz eşitiz. Bu sözün yüzde doksandokuzu doğrudur. Fakat Türk Milleti bu ülkenin etnik unsuru değildir. Türk Milleti bu ülkenin sahibidir. Diğer etnik unsurlar ise misafirimizdir.
Misafirlerimiz, başımızın üzerindedir. Onlara hürmet, itibar ve ikram ederiz.
Onlardan da aynı saygıyı elbette bekleriz.  Kendilerini Türklerin üzerinde görenlere ise, verecek cevabımız yok değil, çoktur.
Tarihte hep lider olmuş bir Milletin torunlarıyız.
SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİNİN,
 TÜRK MİLLETİ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ:
"Ben bir seyyidim. Yani bu demektir ki Türk değilim. Ama yer yüzünde bütün Türkler silinse üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa gene biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü mânâda İslamiyet de olmazdı.”















  Tam 16 tane büyük devlet kurduk.
Onyedincisi ise TÜRKİYE CUMHURİYETİ'dir.
İmparatorluk kurmuş, bir büyük milletiz. İmparatorluğun sınırları içinde, çeşitli millet ve etnik gruplar vardı. Şimdi de TÜRKİYE CUMHURİYETİ topraklarında da aynı topluluklar elbette var ve çoktur.
Fakat, çok dikkatli olmalıyız. İçte ve dışta düşmanlarımız var.
TÜRK’ÜN TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temel dayanağı, kazancı, hedefi, mirası ve asıl ülküsü 

  Türk Birliği”dir. 
Ortak ülkümüzde buluşmak umudu ile tüm Türk illerindeki kardeşlerimize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bizler hepinizi çok seviyoruz, Allah’a emanet olunuz...







Sevelim, sevilelim. Birlik içinde hep beraber sevgiyle yaşayalım.



7 Ekim 2014 Salı

MERHAMET ÜZERİNE BİR YAZI





İslâm’ın bütün kuralları; hak adalet doğruluk ve merhamet üzerine kurulmuştur.
Sevgili Peygamberimiz: hakkın ve haklının yanında yer almayı emreder, haksızlık karşısında susanların “dilsiz şeytan” olacağını  haber verir.
Sevgili Peygamberimiz: “ananız babanız ve akrabalarınız aleyhine de olsa adaletten ayrılmayın” diye bizleri uyarırken: "kızgınlığınız sizi adaletsizlik ve haksızlık yapmaya sevk etmesin” diye de ikaz etmektedir.


 Kutsal kitabımız merhamet duygusuyla başlıyor. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Zaten hepimiz O'na emanetiz ve O'nun merhametiyle yaşıyoruz.
Merhamet duygusu, iyi insanları ağlatır. Merhamet, yüreği sevgi dolu insanlarda bulunur.
Merhamet, yaratılışımızda vardır. İnsanın fıtratında, her canlıya karşı acıma ve sevgi vardır.
Yine de güvenmeyelim. Tedbirli olalım. Çocuklarımıza merhameti öğretelim. Öğretebilmenin yegane yolu ise, örnek olmaktır. Yani bir insan, önce en yakınına merhamet etmelidir. Bu en yakınımız, Annemiz,Babamız, Kardeşimiz, Eşimiz, Çocuklarımız, Torunlarımız olabilir. Merhametle akan gözyaşımız, insana yeni bir can verir. Acımasız kalblere, yeşerti tohumları eker. Her merhametli insan, imanlı insan demek değildir. Ama imanlı insan merhametsiz olamaz. Merhameti yoksa, onun imanı da yok demektir.Merhamet  görmemezlik değil,yardımseverlikle bakabilmektir.  Gözlerimiz bir merhamet deniziyle bakabilirse, acı çeken insanları görebiliriz. O zaman o ağlayan gözlere, beyaz bir mendil uzatabiliriz.
Peygamber Efendimiz'in ailesine davranışına bakınız.  Onlara  ne kadar çok sevgi ve merhamet göstermiştir. Hadisi şeriflerinde de  ehli beytini(Yani Peygamber soyundan gelenleri) sevenin imanının tam olduğunu söylemiştir.Savaştaki esirlere, hatta devesine dahi davranışına bakınız. O, bizim örneğimizdir.
Merhamet, hayatın akışı içinde zor durumda olan birinin o zor durumu aşması  için yardım edilmesi anlamına geliyor. Merhamet karşımızdaki insanın, sıkıntısına çare bulabilmektir.
Hz. Mevlânâ: "Sıkıntısını anlatmayanı fark ediniz ya da biri bunu size söylerse onu dikkate alınız."der. İyi insan olmak istiyorsak, dünyamızın merkezinde merhamet olmalıdır.
"Peygamberimiz (sav)'in nurlu yolundan ayrılmadığımız ve o yolu takip ettiğimiz sürece mutlaka hakikate, gerçeğe ve güzelliğe ulaşacağız."
Merhamet kendimizi buluşumuzun resmidir.


29 Temmuz 2014 Salı

TÜRKLERİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE BUGÜNÜ




Nuh Paygamber, insanoğlu'nun ikinci atası kabul edilir. 
Nuh peygamberin çocuklarından öne çıkan üç isim vardır. 
1. Ham 
2.Sam 
3. Yafes 
1. HAM soyu ilerde Hint-Aurupaîler'in ve Afrikalılar'ın da atası olmuştur. 2. SAM ise ASUR ve ARAMÎ halklarının, yani şimdiki YAHUDİ ve ARAP dediğimiz halkların atası idi. TEVRAT'ta Hz. İBRAHİM, SAM'ın soyundan ve TERAH'ın oğlu olarak gösterilmektedir... Bilindiği gibi Hz. İBRAHİM'in HACER adlı cariyesinden Hz. İSMAİL dünyaya geldi... Karısı Sara'dan da Hz. İSHAK doğdu... Hz. İSMAİL yüce Peygamberimiz Hz. MUHAMMED'in atasıdır... Hz. İSHAK da İsrailliler'in atasıdır.

 3. oğul YAFES ise, bizim, bütün TÜRK boylarının atasıdır. Görüldüğü gibi, hadislerden ve KUR'AN'dan çok önce TEVRAT'ta da, en büyük iltifata mazhar olmuş millet TÜRKLER'dir. Hz. NUH'un, en sevgili oğlu YAFES için ettiği dua, çok derin mânâlıdır ve olduğu gibi gerçekleşmiştir. YAFES'in torunu TÜRKLER, dünyaya EN ÇOK YAYILAN MİLLET olma özelliğine sahiptirler. Aynı zamanda dünyada EN ÇOK DEVLET KURMUŞ OLAN MİLLET olma imtiyazını da ellerinde bulundurmaktadırlar!.. Maalesef son 300 yıldır bu hakimiyet tedricen azalmış, hatta TÜRKİYE dışındaki Türkler bir süre esaret altında yaşamak durumunda kalmışlardır. Çok şükür ki, 1990'dan itibaren TÜRK boyları birer birer bağımsızlıklarını elde etmeye başladılar. Eminiz ki, önümüzdeki yıllardan itibaren TEVRAT, KUR'AN ve HADİSLER'in işaret buyurduğu TÜRK KAVMİNİN SEÇİLMİŞ OLDUĞU ve DİĞER MİLLETLERİ HUZURA VE REFAHA GÖTÜRMEKLE VAZİFELİ OLDUĞU gerçeği, bir kere daha kendini gösterecektir.




Türkler, Beyaz Alpin Irktan’dırlar. Alpin Irk ise Beyaz Irkı oluşturan dört büyük Irk grubundan biridir.Türkler genellikle açık renk gözlü bir ırktır. Türkler arasında kahverengi ve ela göz rengi oldukça yaygındır. Türkler’in % 20’si ise mavi veya yeşil gözlüdür. "Ey Türk, gökte yer çökmedikçe, altta yer inmedikçe senin dilini,senin dinini, senin töreni kim bozabilir, titre ve kendine dön !" Bu söz,Bilge Kağan tarafından söylenmiştir. Türk milletinin devlet ve medeniyet kurmadaki yüksek yeteneği, Türk Irkının üstünlüğünün açık delilleridir. Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216) Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216) Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469) Ak Hun İmparatorluğu (M.S. 420-552) Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745) Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835) Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983) Uygur Devleti (M.S. 745-1368) Karahanlılar (M.S. 940-1040) Gazneliler (M.S. 962-1183) Büyük Selçuklu İmparatorluğu (M.S. 1040-1157) Harzemşahlar (M.S. 1097-1231) Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502) Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501) Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858) Osmanlı İmparatorluğu (M.S. 1299-1922) Türklerin İslam’dan Önceki Dinleri Türklerin asıl dini Gök Tanrı inancı idi. Orhun Kitabeleri’nde de belirtildiği gibi bütün kâinatı yaratan Gök Tanrı idi. Türk hükümdarlarına kut verip, iktidar sahibi yaptığına inanılan güç de Gök Tanrı idi. Bugünkü Tanrı sözcüğü, Orhun Kitabeleri’nde Tengri veya Tengiri biçiminde geçmektedir. Bu sözcük, bazı söyleyiş farklılıklarıyla hemen hemen bütün Türk lehçelerinde kullanılmıştır. Türklerin İslam’a Girişi Emevi devleti Abbasilerle siyasi çekişme içindeydi. Abbasiler Türklerle birlik olup 750 yılında Emevi devletini yıktı. Bu olaydan sonra Araplarla Türkler arasında bir yakınlaşma oldu. Bir yıl sonra Abbasilerle Çinliler arasında savaş çıktı. Talas Savaşı adı verilen bu çarpışmada Türklerin çok yararları oldu. Böylece Türklerle Araplar arasındaki yakınlaşma arttı. Türkler İslam’ı kendi dinlerine yakın buldular. Aralarında Müslüman olanların sayısı armaya başladı. Devlet olarak İslam’ı ilk kabul eden Türkler Karahanlılardır. Karahanlılar 930 yılında İslamiyeti resmen kabul etmişlerdir. Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra, İslam’ın öncülüğünü yaptılar; onu dünyanın her tarafına yaydılar. Türkler, Müslüman olduktan sonra, çeşitli isimlerde devlet kurdular. Bunların en önemlisi SELÇUKLU DEVLETİDİR. Selçuklu Devletinin en öenmli Hükümdarı Alparslan'dır. Sultan Alparslan 1071 yılında Anadolu kapılarına dayandı. Malazgirtte Türk ve İslam Tarihine büyük bir hediye etti. Malazgirt, 50 bin Türk evladının 200 bin kişilik Bizans ordusunu yok ettiği parlak bir zaferin adıdır. Biz Türkler, daha önce, başka topraklarda hüküm sürmüş olabiliriz. Fakat 1071 den sonra bir daha ayrılmamak üzere, ANADOLU'ya yerleştik. Anadolu Türk yurdudur. Burada yaşayanlar göğsünü gere gere BEN TÜRK'üm, demeliler. Türkiyeli sözü bir hakarettir. Evet bu topraklarda daha başka aşiretler ya da etnik kökenler veya milletler olabilir. Fakat konuşurken, biz Türk'üyle, Laz'ıyla,Kürt'üyle, Gürcü'süyle, Ermeni'siyle, Rumu'yla, Arabıyla, Acem'iyle, Süryani'siyle, Yahudisiyle, Romanıyla hepimiz TÜRKİYELİ'yiz, denemez. Biz Türk Milletiyiz. Bu topraklardaki etnik kökeni ne olursa olsun, onları da VATANDAŞIMIZ kabul ederiz. Türk Milleti etnik bir kökene sahip değildir. Tarihte herzaman söz sahibi oldu. Tam 16 Büyük Devlet kurdu. Bu TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ise, bu sınırlarda ve bu ay yıldızlı şanlı bayrağıyla, bir karış toprak parçasını da kimseye vermeyecek kadar güç sahibidir. Yukarıdaki cümle Türk olmamızdan kaynaklanan gür sesimizle, herzaman gururla tekrarlanmaktadır.
Büyük İslam Alimi Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin bir sözüyle, makaleyi tamamlayalım.
 "Ben bir seyyidim. Yani bu demektir ki Türk değilim. Ama yer yüzünde bütün Türkler silinse üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa gene biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü mânâda İslamiyet de olmazdı.”

20 Mayıs 2014 Salı

GERÇEK BİR HAYAT HİKAYESİ

Saliha bir Hanım istiyorum...( gercek bir hayat hikayesi....)
image019_sal_ha_hanim.jpg
BU GERCEK BIR HIKAYEDIR BU HIKAYENIN YAZARI YAZININ SONUNA EKLEDİĞİ CÜMLELER İSE ŞÖYLEDİR...
( Bu yaşananları babamın günlüklerinden derleyerek sadeleştirdim…
Hikayede anlattığım kişiler annem ve babama aitti. Doğan o çocuk bendim.
Sabır ve şükür insanı en üst derecelere yükseltecek kanatlardır…)
Allahü teala herkese böyle eş nasip eylesin

AMİN
hz._muhammed.jpg
Saliha bir Hanım istiyorum...
blogcu_resm_..jpg
Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti .........
derken annem açtı yuva kurma konusunu.Saliha bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber geldi.komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden dahada dine bağlı olduğunu duyunca sevindim.Gittik bir görelim görüşelim dedim.Ilk ailesiyle konuştum...Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu.şaşırdım kaldım... Bir şey diyemedim... Kına gecesinde en iyi müzüsyenler olacakmış...Düğünde keza aynı... Ev dayalı döşeli olacakmış,hemde hepsi en pahalısından... Araba olacakmış son model hemde, çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçende...Anne hadi kalkalım diyecektim utandım... Kızla görüştürmek istediler...İslamiyete uygun olarak görüştük... on beş bilezik...En güzel gelinlik(10 bin tl)...En büyük düğün salonu...Ne diyeceğimi bilemedim... Ben Saliha Bir Eş istiyordum sadace... Istekleri bir türlü bitmiyordu...O anda yan taraftaki aynaya gözucuyla baktım kendime...Görünüşümdede bir iş adamı profilide yoktu... Yirmi beş dakika konuştu istekleri bitince sıra bana geldi. Senin isteklerin nelerdir dedi... Biran önce kalkıp gitmek istiyordum sıkılmıştım, geleli bir saat olmasına rağmen dünya malına bağlananlarla birlikte olmak içimi karartmıştı...Tekrar sordu isteklerin nelerdir... Hayırlısı olsun dedim kalktım... Nezaketle ayrıldık evden...

image001_k_yamet_ve_pi_manl_k.jpg
Yolda giderken telefon geldi... Amcam arıyordu..
Yan komşuları serhat amcanın kızı varmış...Serhat amca çok iyidir...Cocukluğumdan beri tanırdım kendisini... Tamam dedim dedim amcama geliriz... Serhat amcalara gitmek için hazırlanıp annemle koyulduk yola, on beş dakika sonra ulaştık evlerine. Sohbet açıldı çocukluğumuzdan,başladı beni övmeye… Kızardıkça kızardım utancımdan birşeyde diyemiyorum… Derken söz asıl konuya gelmişti… Evladım seni severim maksat gençleri mutlu etmek Allahü tealanın izniyle dedi ve başladı isteklerini saymaya… O kadar çok şey saydı ki uykum gelmeye başladı… En sonunda da benim oğlumun kumar borcu var onu ödemeden evlilik de olmaz zaten dedi.
cami_resmi.jpg
Birden gözlerim açıldı,şaşırmıştım açıkçası… Gözümü yerden alamadım uzun süre… Serhat amca gençleri görüştürelim dedi… Bir odaya geçtik kız konuşmaya başladı… Onceki görüştüğüm kız gibi ne varsa herşeyi istiyordu …Konuşmasını çalan telefonu böldü açıp konuştu kapattı. Tekrar çaldı konuşup kapattı… Sonra tekrar.. Dayanamadım sordum arayan kim diye. Eski nişanlısıymış ayrılalı on gün olmuş. Neden ayrıldıklarını sordum. Çay bahçesinde bir erkekle otururken görmüş sonra tartışmışlar, tartışma büyüyünce de ayrılmak zorunda kalmışlar. Oturduğun kişi kimdi ki? ... Calıştığı yerdeki müşterilerinden biriymiş… Demek önceden çalışıyordunuz? Evet ben masörüm dedi… Soktan şoka giriyordum.. Beş dakikada bilmediğim bir sürü şey çıkmıştı… Evlilik amacını sordum… Nişanlısı çok rahatsız ediyormuş farklı bir hayat,farklı bir ortam istiyormuş… Açık konuşmak gerekirse hava değişimine ihtiyaç duymuş… Daha fazla dayanamayıp izin istedim kalktım…
hakiki_m_sl_man.jpg
veli_toprak_gibidir.jpg
Ben sadece saliha bir eş istiyordum… nezaketle evden ayrıldık annemle… Daha sonra öğrendim ki serhat amca arkamdan bir sürü laf etmiş…


Gülümseyip,bugün öven yarın söver dedim içimden…
Artık evlilik düşüncesinden vazgeçmek üzereydim. Haftalardır dışarı çıkmıyordum.
Akşamları hava almak için balkonda oturup kitap okuyordum… Karşı komşumuz gece çalıştığı için
akşam dokuz gibi evden çıkıyordu. On yaşındaki oğlu da babasının peşinden ağlayıp dururdu her
gece ablası çocuğu oyalamak için balkona çıkarıyor ve her fırsatta benimle konuşmaya çalışıyordu…
Bu sık sık tekrar etmeye başlayınca bunaldım artık.

Bir akşam kıyamet ve ahiret kitabını alıp aynı saatte çıktım balkona…
Beni görünce o da çıktı balkona, bir konu bulup yine başladı konuşmaya…
Her akşam kitap okuyorsun nedir onlar… işte beklediğim fırsat gelmişti okumak istersen vereyim
deyince olur dedi… Besmele çekip iki üç metre karşıdaki kıza attım kitabı. Hadi gir de evde
okumaya başla dedim… Kitabı okumuş olacak ki bir daha balkona çıkmaz oldu…
Evlilikten vazgeçmiştim bir eş bulmak bana uzak görünüyordu…Aradan aylar geçmişti.
o zaman zarfında birkaç kızla daha görüşmeye gittim annemle…
Fakat netice aynı değişen bir şey yoktu…
image009_k_yamet_ve_ahiret.jpg
Bir Salı akşamıydı içim çok daralmıştı, adeta boğuluyordum…
O gece iki rekat namaz kılıp yattım… Acayip bir rüya gördüm… Birine anlatmalıydım bu rüyayı…
O akşam balkonda dolunayı izlerken telefonum çaldı…Gözüm dolunayda, cebimden çıkarttım
telefonu kimin aradığına bakmadan kulağıma götürüp telefonu açtım…Arayan ses tanıdıktı…
Fakat o günden sonra hayatımın değişeceğini nereden bilebilirdim ki…

Arayan en yakın arkadaşım Aliydi. Canı sıkılmış beni çağırıyordu.
Abdest aldım evin yakınındaki çay bahçesine gittim. Çocukluğumuzdan açıldı konu sonra
gördüğüm rüyayı anlatmak istedim…Tozlu bir köy yolunda gidiyordum elimde bir tane kılıç
vardı etrafımda ise bir sürü yılanlar… Yılanlar bir metre kadar yükseltmişler kafalarını yukarıya doğru…
Hepsi üzerime atılmak için zaman kolluyorlardı… Kılıçla kendimi savunuyordum… Bana yaklaşanları kılıçla öldürüp ilerliyordum… Ileride uyuyan biri vardı bilmediğim bir ses işittim ama ortalıkta kimse yoktu…
Uyuyan kişiye baktım… O ses; yatan kişi Musab bin Umeyrdir dedi.
Sonra ileride giden iki kişi gördüm biri Peygamberimizdi diğerinin kim olduğunu göremedim…
Ali yorumlamaya başladı rüyamı… Düşmanlarını yenerek iyi bir neticeye ulaşacaksın dedi…
Konu evliliğe geldi yine… Başımdan geçenleri anlattım… Dertliydim bu konuda…
benim eşim dünyaya bağlı olmamalıydı,
sadece dünyalık uğruna yaşamamalıydı…

Uzunca dinledi Ali sıkıntılarımı… O konuşmaya başladı bu sefer.
Evden çıkarken annem dedi bizim mahallede bir kız varmış onunla görüştürmek istiyorlar seni.
Yok Ali bundan sonra kolay kolay kimseyle görüşmek istemiyorum dedim… Kızda pek istekli değilmiş
zaten dedi… niye diye sordum.. O da birkaç kişiyle görüşmüş daha sonra evlilikten soğumuş iyice…
Alinin annesi ısrar edince de olur görüşelim demiş...Tamam dedim yarın gideriz diye sözleştik…
Rüyam gerçek mi olacaktı acaba… Bu zamana kadar sabrettim önüme gelen
engelleri Allahü tealanın izniyle aşmıştım…

Ali ile vedalaşıp eve geldim konuyu anneme açtım… Yarın gidecektik görüşmeye…
Cok heyecanlıydım nedense… Sabah erkenden kalkıp giyindim… Heyecan gitmek bilmiyordu bir
sağa bir sola yürüyüp duruyordum evin içinde… Ilk defa bu kadar heyecanlıydım… Oğle namazını
kıldıktan sonra yola koyulduk annemle… Ali bizi kızın evine kadar götürdü… Kapıyı çaldım…
Kapıyı babası açtı eve buyur etti… Biraz sohbet ettik söz asıl konuya geldi sonra…kızın babası
konuşuyordu; evladım benim söyleyeceğim bir şey yok sen kızımla konuş bu konuları dedi.
Şaşırmıştım gerçekten çünkü ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyordum… dünyalık bir konu
açılmamıştı ilk defa… Bir odaya aldılar beni kızla görüşecektim… Sandalyeye oturdum
ellerim masanın üzerinde avucumun içerisinde ise terleyen ellerimi silmek için bez bir mendil vardı…
4-adet-igne-oyali-ortu-mendil__19494574_0.jpg
Odaya kız girdi nurani yüzlüydü… önüne bakarak konuşmaya başladı…
Diğer kızlar gibi bilezikten gelinlikten girmedi konuya…
Ilk sorusu namazdan oldu….


Bana namaz kılıyor musun demedi, namazı kaç dakikada kıldığımı sordu.
Mesela öğle namazın kaç dakikada bitiyor dedi… on beş dakika civarında diye söyledim…
Memnun oldu… sonra birikmiş ne kadar paran var deyince önceki görüştüklerim gibi konuşmaya
başlayacak herhalde dedim içimden… 45 bin lira var… Paranın zekatını veriyor musun deyince yanlış düşündüğün için utandım.. Evet veriyorum dedim…
Konuşmasına ağır ağır devam etti…

Sizden önce üç kişi ile daha görüştüm hepsi de zengindi,
güvendikleri tek şeyleri paralarıydı.Bütün konuşmaları paraya zenginliğe dayanıyordu.
Dine ait hiçbir bilgileri yoktu ve namaz bile kılmıyorlardı. Size ilk sorum namaz oldu çünkü
namazı doğru olan ve huşu içinde kılan bir insandan zarar gelemez. Ailesinin hakkını
gözetir haksızlık yapamaz. Herkes için en iyisini en güzelini ister. Kimseyi hor görmez ve ezmez.
Böyle insanı bütün mahlukat sever,mahlukatın sevdiğini de Allahü teala sever.Allahü tealanın sevdiği kul ise makbul edilen kuldur… ve devam etti konuşmasına…Sonra zekatı sordum çünkü o parada fakirlerin hakkı da var. Fakirlerin hakkını gözetmeyen eşinin hakkını da gözetmez. Allahü teala ondan nasıl razı olur ki…
Ne kadar doğru konuşuyordu konuşmaları beni çok mutlu etmişti. Dünyalık bir şey istemiyorum diye dem etti... Yan taraftaki kitaplığı göstererek okuduğu kitapları gösterdi. Görünce çok mutlu oldum çünkü benim okuduğum Ehli sünnet Alimlerinin kitaplarını okuyormuş. Ben kızarıp terliyordum nedense, elimdeki bez mendil de iyice ıslanmıştı. Benim ise kıza soracağım bir şey kalmamıştı,ben sormadan herşeyi anlattı bana. Son olarak annemle konuşmak isteti, ben dışarı çıkmak için ayağa kalkınca elimdeki mendil yere düştü. Yere göz gezdirdim ama göremedim dışarı çıktım…
4-adet-igne-oyali-ortu-mendil__19494574_0.jpg

annemle de on dakika kadar konuştular içeride, annem çıkınca evden izin isteyip ayrıldık. İki tarafta birbirinden memnun olmuştu. Anneme içeride ne konuştuklarını sordum. Anneme nasıl davrandığımı ailemle olan ilişkilerimi sormuş. Çünkü anne ve babanın razı olmadığı bir evlattan Allahü teala razı olmazdı. Eve gidince konuyu babamla konuştuk çok sevindi… abdest aldım iki rekat namaz kıldım odamda sonra birkaç gün önce gördüğüm rüya geldi aklıma… Elimdeki sabır kılıcıyla zorlukları aşmak nasip olmuş ve sonuca ulaşmıştım… Bu günden itibaren düğün hazırlıklarına başlayacaktık artık…
biricik_k_z_m_n_d___n_g_n__davetlileri...jpg
hac-d_n___.jpg
Söz kesilip aileler arasında yüzük takıldı. Düğün konusu biraz sıkıntılı olmuştu...… akraba tarafı çalgılı olmasında ısrar ediyor ,ben ise dini yönden olmayacağını anlatmaya çalışıyordum. Ben yumuşak huylu oldukça onlar daha fazla üzerime geliyorlardı. Düğün çalgılı olurmuş onlara göre. Cenaze evi gibi dualar edilip mevlit okutulmazmış… Ne yapacağımı şaşırmış ve iyice bunalmıştım. Defalarca haram olduğunu anlatsam da çalgısız olması gerektiğini kabul ettiremiyordum… Bir akşam evde akrabalarla toplandık bu konu hakkında konuşuyorduk. Bir şartla isteğinizi kabul ederim deyince hepsi şaşırdı… herkes gözlerini bana çevirmiş ne diyeceğimi bekliyorlardı. Öldüğümde mezara benimle girecek olan varsa ve benim yerime hesap vermek isteyen olursa kabul edeceğimi söyledim… Kimse yüzüme bakmıyordu artık utanmışlardı açıkçası… Bu konu da böylece kapanmış oluyordu…

do_ru_g_l.gif
Bir Perşembe günü kız tarafıyla sözleşip düğün alış verişine çıktık…
Nişanlım sanki yanımda köle gibi duruyordu. Ben ne göstersem olur beğendim diyordu.
Bir insan bu kadar mı mütevazi bu kadar mı ince olabilirdi. Onun bu durumunu gördüğüm zaman
ben en kaliteli en güzel olan eşyaları alıyordum. Onu mutlu etmek için elimden geleni yapmak istiyordum… Evimizi döşemiştik her şey çok güzel gidiyordu… düğün günü gelip çatmıştı… heyecandan
ölecek gibiydim elim ayağıma dolaşıyordu adeta.
Düğün tam istediğim gibi olmuştu….

Evliliğimizin ilk yılları diğer evlikler gibi tartışma ya da kavga ile geçmiyordu.
Biz İslamın etrafında birleşmiştik. Hiçbir sorunumuz da olmuyordu.
Eşimin zekasına güzel ahlakına güler güzüne hayrandım… Onsuz zaman geçmiyordu,
işteyken fırsat buldukça arıyordum,sesini duyuncada çok mutlu oluyordum. Konuşmasında içimi
rahatlatan bir tesir vardı. Bunu nasıl yapıyordu bir türlü anlayamıyordum. Eve gittiğimde beni
her zaman güler yüz ile karşılardı, o anda bütün yorgunluğum giderdi. Yemek hazırlarken yardım
ederdim. Sen otur yorgunsun der, ben de içeri gidip otururdum. Onun üzülmesini hiç istemiyordum çünkü. Her ne isterse yerine getirmek için can atıyordum… Benden bir şey istesin diye gözlerinin içine bakardım. Arada bir arabamla gezerdik,gezdirince mutlu olurdu… Yine bir gün gezdirmek için çıkıp arabaya bindik. Dönüp bana baktı. Sabır çok güzeldir,sabır insanı bu araba gibi ulaşmak istediği yere götürür dedi. Neden böyle bir şey söylediğini anlamamıştım… biraz gezip eve gelmiştik… Birkaç gün önce yatak odasının kapısı bozulmuş, kilidi zor açılıp kapanıyordu.

Geçen gün mahallemizde hırsızlık olayı olduğu için odamızın kapısını kilitliyorduk…
Bir haftadır eşimin midesi bulanıyor bunun içinde geceleri sık sık kalkıyordu… benim uykum çok hafif olduğu içinde hemen uyanıyordum… O gece tekrar midesi bulanmış olacak ki kalktı, kalktığını hissedip gözlerimi açtım ama uyandığımı anlamadı. Yavaş yavaş kapıya doğru ilerledi…Fakat o anda gözlerime inanamayacağım bir olay gerçekleşti…

Ben rahatsız olmayım diye kilitli olan kapının anahtarına bile dokunmadı…
kapı kilitliydI Eşim Bismillahirrahmanirrahim dedi ve kapıyı açmadan dışarı çıkmıştı. Bu durumu görünce kalbimin atışları hızlandı terlemeye başladım… yataktan kalktım gözlerim, kapıya odaklanmıştı… yatak odasının camından lavabonun ışığı belli oluyordu…

Lavaboda elini yüzünü yıkayıp ışığı söndürdü.
Ben hemen yatağa yatıp uyuyormuş gibi yaptım. Fakat eşim kapıyı açmadan odaya girdi… Kalp atışlarım iyice artınca dayanamadım uyanmış gibi yaparak Yatakta doğrulup oturdum… Eşimin yüzüne baktım… adeta güzü nurlanmış parlıyordu… Uyandığımı görünce gülümseyerek yüzüme baktı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim. Rahatsız mı ettim diye sordu. Yok çıktığını bile duymadım deyince gülümsedi ve yattı…

Işe gittiğimde sürekli o anları düşünüp duruyordum.
Bu nasıl olabilirdi?... Akşam eve gittiğimde zile basmadım ve kapıyı anahtarımla açtım.
Kapıyı açtığımda eşimi karşımda buldum… işten geldiğimde kapıyı açmak için bekliyormuş… Selam verip içeri girdim elimi yüzümü yıkayıp sofrayı hazırladık yemeği yedik… Bu gün neden durgunsun bir şey mi oldu? Diye sordu… Cevap veremedim… Dün geceki olayı nasıl sorabilirdim ki… Sana bir şey söyleyeceğim diyerek elimden tutup beni ayağa kaldırdı…gözlerinin içine bakıyordum… buyur söyle dedim… Hamileyim dedi… Ondan sonrasını hatırlamıyorum zaten… O anda ayaklarım boşaldı… Düşüp kalmışım yerde… Yarım saat sonra kendime geldiğimde eşim yanı başımda oturuyordu… Yattığım yerden doğrulup eşime bakınca utanıp yüzünü yere çevirdi… Bu habere o kadar sevinmiştim ki anlatamam…

_i_ek_ve_deniz.jpg
Akşamları işten eve gelirken artık bebek eşyaları alıyordum… Gece yattığımızda eşimle hep hayal kurap duruyorduk… Cocuğumuz belli bir yaşa geldiğinde ilk hangi kitabı okumalıydı acaba… Ilk önce namaz kitabındaki bilgileri öğrenmeliydi. Ondan sonra hangisini okutsak acaba İslam Ahlakını mı? Herkese Lazım olan İmanı mı okutsaydık… Yok yok ilk önce Halifelerin menkıbeleriyle yeşertmeliydi kalbini… Benim evladım Ehli Sünneti savunan Ehli Sünneti yaymak için çabalayan bir kul olmalıydı onu bu şekilde yetiştirmeliydik… Her akşam belli bir zaman dilimi içerisinde eşimle İmam-ı Rabbaninin mektubatını okuyorduk. Bir akşam okurken yorgunluktan gözüme ağrı girince eşime rica edip sesli okumasını söyledim ve gözlerimi dinlendirmek için kapattım.
hakiki_kitaplar.jpg
mektubat_tercemesi.jpg
212. Mektubu okuyordu…
Bir ara gözlerimi açtım elindeki kitap kapalıydı. Gözlerimi açtığımı görünce hemen kitabı açıp gözlerini kitaba dikti… anladım ki o kadar sayfayı ezberlemiş ve ezberinden okuyordu. Okuduğu mektup bitince durdu… mektubatı bu zamana kadar kaç defa okudun diye sorunca bilmiyorum dedi… Peki kitabı bitirmen ne kadar sürüyor? Bir hafta diye cevap verdi.. Anladım ki eşim manevi derecelere yükselmişti.. beni rahatsız etmemek için kapıyı açmadan çıkması bir kerametti…
image004_g_vercin_ve_camii.jpg
O günden sonra eşime olan hürmet ve saygım daha da arttı. Eşim bir evliya idi… Ilmihal okuduğumda anlamadığım yerleri eşime soruyordum. Öyle güzel açıklayıp anlatıyordu ki hayran kalmamak mümkün değildi… Hikmetini bilmediğim en ufak bir davranışını görsem soruyordum. O da hemen açıklar; ilmihalin şu sayfasında yazıyor diye söylerdi… Her haline sabrediyordu ve her haliyle de şükrettiği ortadaydı… İslamiyeti yaşayan bir numune vardı karşımda, bu yüzden Allahü tealaya her saniye şükretsem yine az gelirdi… Eşimin birkaç kerametini daha görünce dayanamadım, artık ne pahasına olursa olsun bu konuyu konuşacaktım kendisiyle… her zamanki gibi işten geldim yemek yedik konuyu konuşmak için eşimi karşıma aldım… giderek büyüyen bir heyecanla yavaş yavaş konuşmaya başladım..
veli_toprak_gibidir.jpg
İslamiyetin en ince kurallarına en güzel şekilde dikkat ediyorsun.
Konuyu uzatmak istemiyorum dediğim anda eşim konuşmaya başladı… "Sabır güzel şeydir. Sabrederken şükretmek daha güzeldir. İnsan her haline sabreder ve şükrederse Allahü teala ona daha iyilerini ihsan eder"… Artık ağzımdan tek kelime çıkmıyordu, eşimde konuşmasını bitirmişti… O günden sonra ona olan davranışlarım daha dikkatliydi. Onu kırabilecek her şeyden uzak duruyordum…
image006_tam__lm_hal.jpg
bir akşam annem aradı komşu kızının düğünü varmış iki gün sonra, düğüne beni de davet etmişler. Eşimle birlikte gittik düğüne, her şey İslama uygun düzenlenmişti. Erkekler ve bayanların yerleri farklı bölümlerdeydi… düğündeki İslama uyma titizliğini görünce çok sevindim. Bir akşam kendisine balkondan verdiğim Kıyamet ve ahiret kitabı geldi aklıma. On dakika sonra küçük bir çocuk geldi, o kızın kardeşiydi bu. Babası işe giderken arkasından ağlayan çocuk… Abi eğilir misin dedi.. eğildim kulağıma ablasının bana çok teşekkür ettiğini söyledi. Ben vesile olmuşum onun bu duruma gelmesinde. Bunu öğrenince çok sevindim…

image009_k_yamet_ve_ahiret.jpg
Eşim hamile olduğu için fazla kalamadık düğünde eve gittik…
Aradan aylar geçmiş ve eşim doğurmuş ve Bir tane oğlum olmuştu… hayatımızdan çok memnunduk… Eşimle her akşam kitap okumaya devam ediyorduk yine… Eşime üstadım diye hitap ediyordum… O benim üstadımdı. Dünya ve ahiret saadetim için en büyük vesile idi… geceleri rahatsız olmasın diye oğlumuz ağlayınca çocuğu alıp başka odaya gidiyordum… aradan iki yıl geçmiş oğlumuz büyümüştü… Eşim her fırsatta sabır ve şükretmemi telkin ediyordu…
pa_ap_nar_syahat_._a_ustos_2009...__11_.jpg
bir zaman sonra eşim hastalandı. Zamanımızın çoğu hastanede geçiyordu… eşimin hastalığı artmış, benim ise elimden bir şey gelmiyordu. Bir akşam işten eve geldiğimde kapıyı çalmama rağmen açmadı. İçeri girdim içeriden bilemediğim mükemmel bir koku geliyordu. İçeri girdim eşim yatıyordu ilk önce uyuyor zannettim. Uzun zaman uyanmayınca gidip uyandırmaya çalıştığımda vefat ettiğini anladım. O anda yıkılmıştım. İçim yanmıştı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Annemi aradım gelmesini istedim…. Eşimi diğer gün defnettik…

Eve girdiğimde burnuma gelen o güzel koku mezardan gelmeye başladı…
Her gittiğimde o kokuyu duyardım… giremiyordum. Onu özlüyordum sadece.. Canım eşim, üstadım vefat etmişti. Söylediği gibi yapmaya çalışıyor sabretmekten başka çare bulamıyordum… her an onu düşünüyordum… Aylar sonra eve girme cesareti gösterdim… gözlerim doldu ağlamaya başladım. Balkonda çıkıp sandalyeye oturdum. Dolunay vardı… Alinin beni aradığı o akşam geldi aklıma… O akşamda aynı dolunay vardı… gözlerimden yaşlar akarak dışarıya çıktım… doğru üstadımın, eşimin mezarına gittim. Saatlerce ağladım…. O güzel kokuyu hissetmeye başladım tekrar… arkamdan bir el omzuma dokundu. Arkama döndüm eşim nurlar içinde arkamda duruyordu… Heyecandan bir şey söyleyemiyordum.. Başım dönmeye başladı ve bayılmışım sonra…
t_rbe.jpg
Uyandığımda sabah ezanı okunuyordu… Kalktım etrafıma baktım…
Eşimi gördüğüm anda... sabret dediğini hatırladım… Camiye gidip sabah namazını kıldıktan sonra dışarı çıkarken cebimde bir şey olduğunu fark ettim… Elimi cebime attım bir tane mendil vardı… Eşimin evinde ilk konuştuğumuz zaman avucumun içindeki mendil ayağa kalkarken yere düşmüştü bulamamıştım daha… demek ki eşim bulup saklamış… Mendilin bilmediğim şekilde çok güzel bir kokusu vardı…

4-adet-igne-oyali-ortu-mendil__19494574_0.jpg
BU GERCEK BIR HIKAYEDIR BU HIKAYENIN YAZARI YAZININ SONUNA EKLEDİĞİ CÜMLELER İSE ŞÖYLEDİR...
( Bu yaşananları babamın günlüklerinden derleyerek sadeleştirdim…
Hikayede anlattığım kişiler annem ve babama aitti. Doğan o çocuk bendim.
Sabır ve şükür insanı en üst derecelere yükseltecek kanatlardır…)
Allahü teala herkese böyle eş nasip eylesin

… SON..
image010_kirmizi_g_l_sa_.jpg