TGRT BELGESEL


TGRT HABER

hastane_randevu.jpeg

GEMİÇ KÖYÜ SAYFASI

29 Ekim 2014 Çarşamba

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.

                                      
                  
           
                     CUMHURİYET                        
 Cumhuriyet Bayramınız Kutlu olsun...
Ülkemiz insanı Cumhuriyeti yeni yeni öğreniyor. Başımızdaki yöneticleri, artık kendimiz seçebiliyoruz.  Halkın kendi kendini gerçekten idare ediyor olması, ne güzel. Cumhuriyet, bilge kişileri yetiştiren bir yönetim şeklidir.  Her yurttaş özgür ve güvende olabilmek için, bilgi sahibi olmalıdır. Cumhuriyetin işaret ettiği istikamette, ilim vardır.
Bilge insanların yaşadığı toplumda, yeşili sevmek, korumak ve yaşatmak vardır.
lim sahipleri, trafiği rahat bir şehir inşa ederler.
Sevgi dolu insanlar, önce bilgedirler.
Kısacası Cumhuriyet, özgürlük, rahatlık, mutluluktur. Kimsenin öteki olmadığı, her düşüncenin itibar görebildiği, insana değer verildiği, kuvvetlinin değil, haklının hakkının savunulduğu bir sistemdir, CUMHURİYET..
Cumhuriyet nedir, ne değildir? sorusunu anlayanların , CUMHURİYET BAYRAMI kutlu olsun.

14 Ekim 2014 Salı

12 Eylül ve Benzeri Darbeler


12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nin üzerinden 34 yıl geçti.. Bu İhtilal Demokrasiyi de yıktı geçti.
Siyasetçilerin bir bölümü ve çok sayıda vatandaşımız hala bu darbenin sendromunu yaşamaktalar.
 Kimileri bir daha darbe olsun. Başımızdaki bu hükümet hesap versin diye terane söylüyor. Vatandaşın büyük bir çoğunluğu ise, artık müdahale devirlerinin bittiğini, halkın seçtiği parlemantonun ve bu parlemantonun çıkardığı kanunlara göre ülkemizin yönetileceğini savunuyorlar.




Oysa hafızalarda 12 Eylül hiç bitmedi.
 Hala  ihtilal anayası ile yönetildiğimizi de bilmeyenler var gibi...




34 Yıldır bu baskı anayasası değiştirilemedi.  
Daha doğrusu yepyeni bir anayasa yapılamadı...
Türkiye'yi zifiri karanlığığa bürüyen bu acı olay,  12 Eylül darbesi olarak, tarihe geçti..
 Gencecik bedenler, idam sehpasına gönderildi..
 İşkence; insanlık dışı muamele olmaktan çıkıp sıradanlaştı.. Hükümet görevden alındı, meclis ve partiler kapatıldı, siyasetçiler tutuklandı.Başka isim altında yeni partilerin kurulmasına ise, 3 sene sonra izin verildi.
Tekrar bir darbe olsun diye, istekli olanlara hatırlatmak için yukarıdaki yazıları yazdım.
En kötü demokrasi bile, en iyi diktatörlükten iyidir.
Çünki demokrasilerde seçme ve seçilme hakkı vardır.
Vatandaş kimi seçerse, o iktidara gelir.
Seçilen hükümet, bütün ülkeyi yönetir.
Anayasa da öyle kanunlar vardır ki, bir muhalif kişinin hakkı dahi savunulacaktır.
Hiçbir şekilde ayırımcılık yapılmayacaktır.
Yani görev başındaki hükümet, benden ya da benden değil ayırımı yapamayacaktır.
İnsan Hakları Anayasa ile, korunmaktadır.
Eğer böyle değilse, yeni bir ANAYASA da  en mükemmel şekilde İnsan hakları olmalıdır.
Gelelim o günlere, yani 12 eylülden sonraki zamanlara...
Güya seçime karar verildi. Fakat kendi kafalarına göre kararlar aldılar.
Seçime hazırlanan partileri veto ettiler.
İsmet Paşanın yolundaki ya da Adnan Menderes'in felsefesindeki partilere izin vermediler.
 Demokrasiye ve topluma yapılan kıyım, hala hafızalarda tazeliğini koruyor..
Takvimler 12 Eylül 1980'i gösteriyordu.. Sabaha karşı saat 03.00'te şehirlerde tanklar gezmeye başladığı andan itibaren artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı..
Darbeye, siyasi cinayetler, Meclis'te Cumhurbaşkanı seçim turlarının uzaması, ekonomik verilerin kötüleşmesi bahane edildi... 12 Mart 1971 askeri muhtırasından 9 yıl sonra 12 Eylül 1980 Cuma günü asker yönetime el koydu.
Demokrasiye ara verilen o süreçte yaratılacağı iddia edilen "güven ve istikrar ortamında" 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.. 210 bin dava açıldı, 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam istendi, 517 kişiye idam cezası verildi. 50 kişi idam edildi.
3 bin 854 öğretmen 120 öğretim görevlisi ve 47 hakimin işine son verildi. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi..
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis istendi. Halk yaklaşık 300 gün boyunca gazetelere ulaşamadı.. 39 ton gazete ve dergi imha edildi.. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
12 Eylül, aynı zamanda bir Anayasa darbesiydi.. Cumhuriyet Senatosu kaldırılarak 1982 Anayasası yürürlüğe konuldu. Darbeciler, yargılanmalarını engelleyen geçici 15'nci maddeyle kendilerini Anayasal güvenceye aldı..
Aradan 30 yıl geçtikten sonra 2010 referandumla bu madde Anayasa'dan çıkarıldı ve 12 Eylül davasının sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanıkların duruşmadaki tavır ve hareketleri ile dosya kapsamı ele alınarak takdiri indirimle bu ceza "müebbet hapse" çevrildi.
12 Eylül'de işlenen işkence suçlarıyla ilgili açılan bir başka davada ise yerel mahkeme ana davadan farklı bir kararın altına imza attı. Hasan Kaplan isimli bir yurttaşın 1980-1981 yıllarında Amasya'da işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı gerekçesiyle açtığı davada Mahkeme, "zamanaşımı" kararı verdi..

Böylece 12 Eylül döneminde işlenen işkence suçlarıyla ilgili olarak bir mahkeme ilk defa zamanaşımı hükümlerinin uygulanmasına karar vermiş oldu. 12 Eylül darbesinin yıldönümünde verilen o karar, sanık avukatları tarafından "12 Eylül tahakkümünün devam ettiği" yorumlarına neden oldu..

13 Ekim 2014 Pazartesi

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

ATATÜRK'ÜN TÜRK GENÇLERİNE HİTABESİ






13.10.2014
Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. DOSTLUKLARA YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.
BU YAZIMIZDA SİZ BLOG ARKADAŞLARIMA ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİNİ SUNMAK İSTEDİM.
13 EKİM 2014 PAZARTESİ
BU YAZIYA ÇOK YORUM GELECEĞİNİ ZANNEDİYORUM..

Posted by Picasa



Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

11 Ekim 2014 Cumartesi

ŞEREFLİ İNSANLAR




İNSAN OLMAK NE DEMEKTİR.. 
Bu dünyada yaşayan hiçbir insan bir başka insana muhtaç olmak istemez. Bununla beraber her insan bir başkasının yardımıyla hayata tutunmaktadır. İnsanoğlu birlikte yaşadığı hemcinslerine muhtaçtır. Mesela acıkınca bir lokantaya, hastalanınca bir doktora gideriz. İnsan topluluk içinde yaşadığı müddetçe mutludur. 


Her insan bir başka insanın varlığına ihtiyaç duyar. .. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, Bilmem söylesem mi söylemesem mi? Bu dünyada elimizin altında ve benim dediğimiz birçok şeyleri, hep başkalarının yardımlarıyla temin etmişizdir. Ben ben demek ve muhtaç değilim demek de yanlıştır. İnsan tüm ihtiyaçlarını kendisi yapacak kuvvet ve beceriye sahip değildir. Bize ihtiyacı olana yardım edelim. 




Muhtaç olmak sırayladır. Birgün biz de çaresiz kaldığımızda, insanları yardıma çağarmaya yüzümüz olur.

 ŞEREFLİ İNSANLAR 

SEVGİLİ DOSTLAR MUTLULUKLA YAŞAYIN


 Şerefli İnsanlar Başkalarının yardımlarına muhtaç olmadan kazançlarını temin edenler ve sözlerinin arkasında duranlardır.

 Yukarıdaki sözü kim söyledi bilmiyorum. Fakat ta !!! çocukluğumdanberi, övgüyle tekrarladığım, güzel bir cümledir. Şimdi google’a bakarak menşeini öğrenmeye çalışacağım. Aradım. 

Ençok Hasan Güler olarak yazdığım makalelerde buldum. Bir de aşağıdaki cümleleri gördüm. Size aktarıyorum. 

Yorumlarınızı bekliyorum. 
 Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Ümmetimden birine üzüntü ve keder gelirse beni hatırlasın, Ona kolaylık gelir” demiştir. 
Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz. ATATÜRK 
Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmeden, kararlı olmak da korkudan kurtarır. KONFÜÇYÜS 



Allah'dan başkasına tapınılmaz, duâ edilmez.

 Bu sözü okuduğum zaman, yukarıdaki tekerlediğim cümleyi değiştirme ihtiyacı duydum. Büyük harflerle şöyle yazdım. "-ŞEREFLİ İNSANLAR, ALLAHU TEALADAN BAŞKASININ ÖNÜNDE EĞİLİP YARDIM İSTEMEYENLERDİR.

 Hiç kimse, başkasından yardım beklememeli; kendisinin olanakları varsa bir işe girişmeli, yoksa girişmemelidir. Bir kimse, gücü yettiği sürece başkalarından yardım beklememeli; kendi işini kendisi halletmeli. Kişi bir işi kendi imkan ve gücü ile yapabiliyorsa o işe girişmeli, başkalarına güvenerek yapamayacağı işe kalkışmamalıdır. 
Bazı insanlara, mertlik, dürüstlük, güzel ahlak, çalışkanlık doğuştan verilmiş gibidir. 
Asil bir soydan geldiği, kahramanlığın ruhunda olduğu, yoksulu çaresizsizi koruduğu, şerefiyle yaşadığı söylenir. Güvenilir, doğru insandır. Huyu güzel insanı, dost da düşman da, seven de sevmeyen de takdir eder. 


AŞAĞIDA SAYIN MUSTAFA ERANIL'IN BİR YAZISINDAN ALINTI VAR. 
İNSAN DÜZELİRSE, DÜNYA DÜZELİR 
Evet, bir ailenin, bir mahallenin, bir köyün, bir beldenin, bir ilçenin, bir ilin, bir bölgenin, bir ülkenin ve kısacası dünyanın düzelmesi; insanın doğru, dürüst, namuslu, şerefli, ahlaklı, hoşgörülü, güzel hasletlere sahip insanların var olması ile mümkündür. Çünkü dünyayı bozanda insandır, insanı bozanda insandır. Her şey insan unsuru ile şekil alıyorsa, her şeyden önce insanın düzgün olması gerekir ki, var olan her şey muntazam ve muhteşem olsun. Yaratılmışların en şereflisi olan insanın ‘cetvel gibi doğru’ olması, dünya nizamının doğru olması anlamına gelir. Onun için insana yapılan yatırım, yapılacak olan bütün yatırımların başıdır. İnsana yapılacak olan yatırımların başında ise eğitim gelir. Bu nedenle dinimiz eğitime çok büyük önem vermiş ve ilk gelen ayet bile ‘oku’ emri ile başlamıştır. 

ALINTI YAZI : Mustafa ERANIL
 E-Posta : m.eranil@hotmail.com

YORUM BEKLEDİĞİM BİR YAZI BU







11.10.2014
Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. BİR DAVAYI DERT EDİNDİM. BAŞKALARININ KOLAYLIKLA ANLAYAMACAĞI ŞEYLERİ ANLAMAK VE ANLATMAK İSTİYORUM. NEYİ ANLAYACAĞIZ. NASIL ANLAYACAĞIZ. İNSANLARIN DÜŞÜNCELERİYLE, HEMDERT OLACAĞIM. BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.
BU YAZIMIZDA BİR SEÇİM SONUCU TABLOSUNU SİZ BLOG ARKADAŞLARIMIN PAYLAŞIMINA SUNMAK İSTEDİM.
11 EKİM 2014 CUMARTESİ
TÜRKİYE GENELİNDE PARTİLERİN OY DAĞILIMI  30 Mart 2014

                                                                    Oy Oranı                              Toplam Oy   
1. AK PARTİ - Adalet ve Kalkınma Partisi 45,6      oy sayısı:     20.519.829   
2. CHP - Cumhuriyet Halk Partisi 27,8                       Oy sayısı: 12.533.398   
3. MHP - Milliyetçi Hareket Partisi 15,2        Oy sayısı:       6.860.493   
4. BDP - Barış ve Demokrasi Partisi 4,2              Oy sayısı :      1.885.992   
5. SP - Saadet Partisi                         2,0                Oy sayısı:        916.270   
6. HDP - Halkların Demokratik Partisi 1,9               Oy sayısı:         853.686   
7. BBP - Büyük Birlik Partisi             1,1                Oy sayısı:        483.368   
8. Bağımsız 1 - Bağımsız 0,4 180.420   
9. DP - Demokrat Parti 0,4 179.541   
10. BTP - Bağımsız Türkiye Partisi 0,2 99.664  
11. HÜDA PAR - Hür Dava Partisi 0,2 89.655   
12. DSP - Demokratik Sol Parti 0,2 85.551   
13. İP - İşçi Partisi 0,1 65.762   
14. HEPAR - Halk ve Eşitlik Partisi                             0,1             Oy sayısı: 46.024   
15. HAK-PAR - Hak ve Özgürlükler Partisi 0,1 43.843   
16. DYP - Doğruyol Partisi 0,1 33.611   
17. YURT-P - Yurt Partisi 0,1 30.187   
18. HKP - Halkın Kurtuluş Partisi 0,1 26.551   
19. MP - Millet Partisi 0,1 24.040   
20. TKP - Türkiye Komünist Partisi 0,0 19.245   
21. LDP - Liberal Demokrat Parti 0,0 17.802   
22. ÖDP - Özgürlük ve Dayanışma Partisi 0,0 17.676   
23. TURK - Turk Parti 0,0 8.612   
24. AP - Alternatif Parti 0,0 0   
25. GP - Genç Parti 0,0 0   
26. MYP - Muhafazakar Yükseliş Partisi 0,0 0   
27. EMEP - Emek Partisi 0,0 0   
28. Bağımsız Diğer - Bağımsız Diğer 0,0 0  

YUKARIDAKİ YAZIYA ÇOK YORUM GELECEĞİNİ ZANNEDİYORUM..

ATATÜRK VE ÇOCUKLAR







11.10.2014
Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. BİR DAVAYI DERT EDİNDİM. BAŞKALARININ KOLAYLIKLA ANLAYAMACAĞI ŞEYLERİ ANLAMAK VE ANLATMAK İSTİYORUM. NEYİ ANLAYACAĞIZ. NASIL ANLAYACAĞIZ. İNSANLARIN DÜŞÜNCELERİYLE, HEMDERT OLACAĞIM. BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.
BU YAZIMIZDA ATATÜRK VE ÇOCUKLAR TEMASINI SİZ BLOG ARKADAŞLARIMIN PAYLAŞIMINA SUNMAK İSTEDİM.
11 EKİM 2014 CUMARTESİ

ATATÜRK VE ÇOCUKLAR

ATATÜRK VE ÇOCUKLAR
ATATÜRK ÇOCUKLARI ÇOK SEVERDİ.
MUSTAFA KEMAL PAŞAYI ÇOK İYİ TANIYABİLMEK
OGÜN Kİ ŞARTLARI BİLMEKLE OLUR.
YAKIN TARİHİMİZİ DOSDOĞRU ÖĞRENMEK GEREKİR.
GENÇLER
SİZLER, BİLGİNİN ÖNDERİ OLUN.
"Bugünün küçükleri, yarının büyükleridir."
YUKARIDAKİ YAZIYI GÜNCELLEDİM. FAKAT BU YAZIYA YAZILAN YORUMLARDAN BİR TANESİNİ YANİ: Satın Müjde Dural Hanımefendinin yazısını da Makalenin içeriğine eklemek istedim. BU yorum 13 Temmuz 2014 tarihinde kaleme alındı. Şimdi ise 11 Ekim 2014 Cumartesi ve saat: 1612 Umarım Müjde Hanım bu güncellemeye katkı yapmış olmasını hoş karşılar. çok güzel bir tanıtım, elinize sağlık Hasan abi, VEDA filminde öğrendiğim kadarıyla çocukken Atatürk ruhsal olarak çok üzüntü çekmiş, babası küçükken ölmüş, annesi de o zamanda dul kadının tek başına mücadele etmesi zor, herkesin tavsiyesiyle yeniden evlenmiş, tabii her çocuk gibi küçük Mustafa da üvey babayı kabullenememiş, çocuk sevgisi sanırım ta o zamanlara dayanıyor, kendi çektiği bu sıkıntıyı başka çocukların yaşamasını istememiş, onun çocuk sevgisine hayranım pekçok çocuğu okutmuş, evlendirmiş, meslek sahibi yapmış, İlber hoca da çok haklı, bir Japon, nerelisin diye sorunca Japonyalıyım demiyor Japon'um diyor, ya da Fransız Fransalıyım demiyor Fransızım diyor. Frank Sinatra İtalyan asıllıydı, soyadı da İtalyan soyadıdır, Amerikalı ismi değildir, yıllar önce İtalya'dan göç etmişler Amerika'ya ama sorarsanız Amerikalıyım derdi, Amerikalı olmakla gurur duyardı, ünlü kovboy filmi oyuncusu John Wayne İrlanda asıllıydı ama Amerikalı olmakla gurur duyardı, bizim Rum sanatçımız Fedon da Türk olmakla gurur duyuyor, bayrağımızdan gocunmuyor, kendi vatanı, kendi bayrağı olarak sahip çıkıyor. Maalesef ayrılıkçı Kürtler bunu anlayamıyorlar. Başka ülkelerin dolduruluşuna geliyorlar. Selamlar

TÜRKLER








30.06.2014

TÜRK MİLLETİNİN TARİHSEL GEÇMİŞİ
Aşağıdaki satırlarda”TÜRK MİLLETİNİN TARİHSEL GEÇMİŞİ” anlatılacaktır. 
Bu satırlarda övünme yok. Sadece doğrular vardır.
 Kendi vatanımızda bizleri ikinci vatandaş yapma düşüncesinde olanlara, gerçekleri HAYKIRMAK istedik. 

Türkeli Kavramı



19. yüzyılın sonlarında ise günümüzde kullanılan Türk Dünyası teriminden daha çok "Türkeli" terimi kullanılmıştır. Türkeli ile Türk Dünyası sözcükleri eşanlamlı terimlerdir. Türkeli sözcüğü Türk ili anlamına gelmektedir ve Türk halklarının çoğunlukta oldukları coğrafyaya verilen Türkçe isimdir. Türkeli kelimesi özellikle 19'ncu yüzyılın ortalarında meşrutiyet kazanan Türkçülük ile Türkiye'de ve Rusya Türklerince kullanılmaya başlanmıştır 1930'larda Mustafa Kemal Atatürk Türkeli kavramını şöyle açıklamaktadır: "Türk Milleti Asya'nın garbında ve Avrupa'nın şarkında olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar... Onun adına Türkeli derler... Türk yurdu daha çok büyüktür... Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse, Türk'e yurtluk etmemiş kıta yoktur... Bütün dünyada, Asya, Avrupa, Afrika Türk atalarına yurt olmuştur... Bu hakikatler eski ve hususiyle yeni tarih vesikalarıyla malûmdur.
Türklerin Anayurdu ve Yayılmaları
Türkler M.Ö. 2000 yılından daha eski çağlarda, Orta Asya'da Sayan-Altay dağlarının kuzeybatı bölgesinde, Ye-nisey ırmağı boylarında yaşıyorlardı. M.Ö. 1500'lerde oturdukları geniş bölge Sayan dağlarından Altaylar'a ve Tanrı dağlarına kadar iniyor, batıda Urallar'a kadar uzanıyor, güneyde Balkaş gölünü, güneybatıda Aral gölünü, Hazar denizini ve kuzeydoğu bozkırlarını içine alıyordu.
M.Ö. 1100 yıllarından itibaren Türkler ilk yurtlarını boşaltarak Altaylar'a inmiş, Türkistan'a (Doğu ve Batı Türkistan) yerleşmişlerdi. M.Ö. yedinci yüzyılda, Ordos, Volga ve Kuzeybatı Asya olmak üzere üç yöne göç yapılmıştı: Yakut Türkleri Kuzeydoğu Sibirya'ya göç etmişti. Onlarla bir süre yaşayan Çuvaşlar ise batıya yönelerek Ural dağlarının güneyine indiler.M.Ö. 4. ve 3. yüzyıllarda Türkler hem batıda, hem doğuda yoğun olarak göründüler. İrtiş nehrinin batısında ve Hazar çevresinde yaşayanlara Batı Türkleri; doğuda, iç Asya'nın çeşitli yerlerinde ve kuzeybatı Çin'de yaşayanlara ve buralara hâkim olanlara Doğu Türkleri denildi. Türkler yaradılış olarak taşkın ruhlu, çok hareketlidirler. Fakat göçlerin asıl sebebi bu özellikleri değildir. Türk göçlerinin ilk sebebi ekonomiktir. Nüfusun artması, anayurt topraklarının büyük hayvan sürülerini otlatmaya yetmez hâle gelmesi ve kuraklıkların hüküm sürmesi asıl sebeptir. Bu yüzden, hem nüfusları az, hem de toprakları çok verimli olan komşu ülkelere doğru ilerlediler. "Türk" sözü, Türk soyundan olan toplumların genel adı olarak kullanılmadan önce, Türk dilinde bugünkü anlamından başka, "güç-kuvvet" anlamına da geliyordu. Eski Uygur metinlerinde "Türk" sözü bazen "Erkler-Türkler" şeklinde kullanılıyor ve bu söz cins isim olarak "güç-kuvvet", sıfat halinde ise "güçlü-kuvvetli" anlamlarını taşıyordu. "Türk" sözünün Uygurlar ve Gök-Türk'lerden çok önce de var olduğunu gösteriyor. V. yüzyıla ait Pers yazılarında Turanlılardan, yani Türklerden, "Türk" diye söz edilir. VI. yüzyıla ait bir Bizans kaydında ise Hun Türklerine Hunların dilinden alınmış sıfatla 'Türk Hun' (kuvvetli Hun) denilmiştir. VI. yüzyıla ait Çin kaynaklarında "Türk" sözü, Türk milletinin adı olarak geçmektedir. Kendi adıyla anılan imparatorluğu kuran Timur kendisini şöyle tanıtıyordu: "Biz ki Mülük-ü Turan, Emîr-i Türkistanız; biz ki Türk oğlu Türk'üz; biz ki milletlerin en eskisi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz!.." 

Türkiye adı: "Türkiye" adı, Türklerin yaşadığı ülkelerin ve Türk devletlerinin adı olarak, Cumhuriyet'ten bu yana değil, 1000 yıldan fazla bir zamandan beri kullanılmaktadır. Türk devletlerinin ve egemen oldukları bölgelerin adları, kendi tarihlerimizde daha çok kurucu hanedanların, hükümdarların veya hâkim boyların adları ile anılmıştır. (Selçuk Devleti, Harezmşahlar Devleti, Timur Devleti, Babür Devleti, Osmanlı Devleti... gibi). 1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz. 2. Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz. 3. Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milleti’nin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz Aşağıdaki bilgiler 2010 yılı itibariyle günceldir.Türkiye: Dili Türkçe, başkenti Ankara, nüfusu 72.5 milyon. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti: Dili Türkçe, başkenti Lefkoşa, nüfusu 2010 tahmini 300 bin Azerbaycan': Dili Azerbaycan Türkçesi, başkenti Bakü, nüfusu 9 milyon. Türkmenistan: Dili Türkmence, başkenti Aşkabat,nüfusu 5.5 milyon. Kazakistan: Dili Kazakça, başkenti Astana, nüfusu 16 milyon. Özbekistan: Dili Özbekçe, başkenti Taşkent, nüfusu 28 milyon. Kırgızistan: Dili Kırgızca, başkenti Bişkek, nüfusu 5,4 milyon Türk dünyasını oluşturan milletlerin toplam sayısı 250 milyona yakındır. “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” sözünü açmak istedim. Yeni bir devlet kuruluyor. Devletin kuracak olan millettir. Bu millet bu zamana kadar devletler kurmuş, imparatorluk yapmış. Övünülecek çok hizmetler yapmış. Onun için burada MİLLET vurgusu yapılmak istenmiştir. Bu toprakları bin yıl önce fethettiğimiz zaman burada bir imparatorluk vardı. İmparatorluk ise, milletler topluluğudur. Savaşta galip geldik diye, bu topraklardaki insanlar, yok edilmedi. Hatta inançlarıyla da serbestçe yaşayabilecekleri söylendi. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözüyle, yukarıdaki insanseverliğimiz de methedildi. Biz bizim inancımıza karşı bile olsalar, insanları yaşatırız. Biz TÜRKLER asil bir milletiz. Şimdi çözüm süreci var. Devlet tarafından desteklenen bu akil insanlar, iç ve dış düşmanlarımız tarafından kandırılmış olan vatandaşlarımızla, konuşuyor. Türkiye Cumhuriyeti TÜRKLER tarafından kuruldu. Bu kuruluşun içinde TÜRK olmayanlar da elbet vardı. Onlara minnettarız. Bu minnettarlığımızı herzaman söylüyoruz. Fakat dilimiz tektir. Dışarıya doğru anlatılan millet tektir. Anayasamız ona göre yapılmıştır. Yine aynı şekilde yapılacaktır. Kimse bu topraklarda konuşulan tüm dillerin, RESMİ DİL olacağını beklemesin. Resmi dil TÜRKÇE, devletin ismi TÜRKİYE, Bayrağımız TÜRK BAYRAĞI olacaktır. Cumhuriyet kurulalı beri, dış ve iç düşmanlarımız içimizdeki etnik grupları kandırmak istediler. Kandırdılar da… Önce ERMENİLER, örgütlenerek terör estirdiler. Sonra Kürtler, bir terör örgütü yoluyla tam otuz yıldan fazla bir zamandır, kan döktüler. Başka devletlerde de, buna benzer bölücü örgütler ve çatışmalar olduğunu görüyoruz. Bölünmenin kimseye faydası olamaz. Bir olalım. Beraber olalım. Bu topraklar yüzmilyonlarca nüfusu barındırır. Yani hepimize yeter. Çoşkun bir sevgiyle ve hasretle kucaklaşalım. İsteyen herkes, kendi anadilini öğrenme hakkına sahiptir. Evlerinde, sokakta, çarşı ve meydanlarda rahatça ana dillerini konuşabilirler. Türkçe resmi dilimizdir. İki veya daha çok resmi dil olması, düşünülemez.